İstanbul Milletvekilimiz Mustafa Kaya, Saadet-Gelecek Grubu Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı üzerine bütçe görüşmelerinde söz aldı.
Sözlerine geçen sene bugün, kürsüde kalp krizi geçirerek vefat eden Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez’i anarak başlayan Kaya, şunları söyledi;
“Tarım bir millî güvenlik meselesi. Tarımın millî güvenlik meselesi olduğunu özellikle salgın döneminde yaşadığımız olumsuzluklardan, lojistik zincirlerinde olan gecikmelerden, problemlerden tam anlamıyla idrak etmiş olduğumuzu umuyorum. Tarım bir millî güvenlik meselesi; niçin? Çünkü şu anda tarımda çalışanların yaş ortalaması 60'a yaklaştı, 58 civarında şu anda istatistiklere göre ve bunlar resmî istatistiklerdir. 58 civarında yaş ortalamasıyla 85-90 milyon insana bakmaya çalışan çiftçilerimiz var. Hâl böyleyken, Güneydoğu Anadolu Projesi gibi bir projenin, Türkiye'nin çok önemli bir şekilde hem tarım alanında hem sanayisinde hem istihdamında birçok boyutuyla Türkiye'nin önünü açacak bir projenin 1970'lerden 1980'lerden beri bugüne kadar gelmiş olmasına rağmen hâlâ tamamlanmamış olması bu ülke için büyük bir eksikliktir. Sözlerimin yine başında, merhum Recai Kutan Bey'e, merhum Süleyman Demirel Bey'e, GAP Projesine vermiş oldukları destekten dolayı, emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum, milletimiz adına teşekkür ediyorum. Zor koşullarda at sırtında oralarda yaptıkları mücadelelerle Güneydoğu Anadolu Projesi'nin en azından tamamlanmamış olmasına rağmen ete kemiğe bürünmesine çok önemli katkılar yaptılar.
VURDUM DUYMAZ HAREKET EDİLİYOR
‘Mandıra Filozofu’ diye bir film var, bilirsiniz; "Mandıra Filozofu"nda bir sahne var, o sahnede ana aktör kuyudan su çekiyor. Orada, o anda, o doğa parçasını kendisine mülk edinmeye çalışan ama sadece "desinler" diye mülk almaya çalışan kişi de "Siz suyu buradan mı çekiyorsunuz? Bizim suyumuz Paris'ten geliyor." diyor. Yani tam bir trajikomik sahnedir. Şimdi, bizim de insanlarımız, çiftçilerimiz emek verirken, tarımda çalışırken, hayvancılıkla uğraşırken, 85 milyon insanı doyurmaya, beslemeye çalışırken maalesef, birçoğumuz, onların verdiği emeğin ne anlama geldiğini bilmeyecek derecede vurdumduymaz hareket ediyoruz. Tarıma bütçeden ayrılması gereken pay millî gelirin yüzde 1'i. Bu iktidarın, 2006 yılından, 2005 yılından beri yüzde 1'i vermesi gerekir ama şu bütçe dâhil hâlâ yüzde 1 tarımda destek olarak açıklanmadı.
Güneydoğu Anadolu Projesi, tabii, ülkemizin yüzde 9,7'lik bir alanını kapsıyor. Toplam arazi 7,5 milyon hektar, 3,2 milyon hektar arazi işlemeli tarıma uygun. Bölge, ülke yüzey sularının yüzde 30,4'ünü, yer altı suyu miktarının yüzde 21,7'sini kendi bünyesinde barındırıyor. Üç yüz güne kadar uzayan, dikkat buyurunuz, üç yüz güne kadar uzayan yetişme periyoduyla iki yılda 5 ürün yetiştirebilecek bir yapıya sahip olan bölgeye aynı zamanda "Bereketli Hilal" de deniyor. Şimdi, Türkiye'de yetişen bitkilerin yaklaşık yüzde 30'unun bu bölgede bulunduğu tahmin ediliyor. Aynı zamanda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne özgü 74, Türkiye'ye özgü 246 olmak üzere toplam 320 endemik bitkinin bu bölgede yetiştiği biliniyor. GAP'la alakalı 2 tane yani 2008-2012, daha sonra tekrar 2018-2023 dönemlerinde yeni planlamalar yapıldı. Bu planlamalara göre özellikle sulama noktasında hedefe ulaşılacağı söylenirken maalesef sulama yapılamıyor, tam anlamıyla olması gereken çapta yapılamıyor. Toplam su rezervinin yüzde 28,5'i kontrol altına alınmış olacak böylece eğer tamamlanırsa ve Çukurova'nın 4,5 katı olan 1,7 milyon hektarlık bir alanda sulu tarım yapılabilecek ama maalesef, hâlâ biz bunları tam anlamıyla gerçekleştiremiyoruz.
SU STRATEJİK BİR KONU HALİNE GELECEK
Şimdi, aslında duyduğunuzda şaşıracağınız ama şaşırmakla kalmayıp "Ne günlerden geçmişiz, ne tehlikeler atlatmışız." diyeceğiniz bir belgeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani bu belge yine Dışişleri Bakanlığının resmî "web" sayfasından, hâlâ hâlihazırda giren bunu görebilir. 2004 Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda diyor ki: "Orta Doğu'daki su önümüzdeki yıllarda giderek artan biçimde stratejik bir konu hâline gelecektir." Avrupa Birliği söylüyor. "Türkiye'nin AB'ye katılımıyla beraber su kaynakları ve altyapılarının -Fırat ve Dicle'yi parantez içine almış- nehirleri, havzaları üzerindeki barajlar ve sulama istenilen İsrail ve komşu ülkeleriyle paylaşılacak." diyor 2004 yılında Avrupa Birliği İlerleme Raporu. Diyeceksiniz ki peki Türkiye bunu kabul etmiş mi? Maalesef, 2014'te Star gazetesinin bir başka haberini sizlere gösteriyorum, burada da diyor ki: "GAP yüzde 100 Türk malı oluyor." Demek ki 2004'ten 2014'e kadar GAP hâlâ bizim yüzde 100 malımız olmayan bir yapıymış. İlginç bir şey, bunu söyleyen GAP İdaresinin Başkanı ve diyor ki: "Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, İspanya ve İsrail'le imzalanan sulama ve kredilendirme anlaşmalarını iptal edeceğiz." Ne zaman söylüyor? 2014'te. Yani 2004 yılında Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda Fırat ve Dicle sularının uluslararası bir konsorsiyuma, İsrail ve komşularının istifadesine sunulacak uluslararası bir konsorsiyuma devri noktasında bize bir talep geliyor, biz buna evet diyoruz; 2014 yılında da "Eyvah, biz neler yapmışız." düşüncesiyle bu anlaşmaları iptal edeceğiz diyoruz.
Suriye'de yaşanan böylesine gelişmelerin ülkemiz güvenliği için, bölge güvenliği için, istikrarsızlık için bütün boyutlarıyla hangi tehlikeleri barındırdığını bire bir müşahede etme imkânı -maalesef "imkân" diyorum- bulmuşken Güneydoğu Anadolu Projesi'nin, hâlihazırda, bütün boyutlarıyla, tam tekmil hayata geçirilmesinin önünde hiçbir engel kalmamalıdır. Kalmamalı ki hem tarım alanında Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durabileceği bir altyapıyı oluşturması hem de aynı zamanda, bölgedeki istihdamın tam anlamıyla sağlıklı bir şekilde yürütülmesi sağlanabilsin.
Güneydoğu Anadolu Projesi tamamlanmış olsa ülkemiz neler kazanacaktı, bir uzmanın değerlendirmesiyle sizlere arz ediyorum: 2,2 milyon hektar alan sulanmış olacaktı; yılda 27 milyar kilovatsaat elektrik üretimi oluşacaktı; gayrisafi bölgesel hasıla yüzde 445 artış sağlayacaktı; kişi başı gelirde yüzde 209 artış olacaktı; 3,8 milyon kişiye istihdam yaratacaktı; yılda 2,1 milyar dolar sulama getirisi sağlayacaktı; yılda 2,2 milyar dolar enerji getirisi sağlayacaktı; yılda tarımsal ürünlerin ithalatında harcanan para, 9 milyar dolar ülke içinde kalacaktı. Yapılan çalışmalara göre, kuru tarımdan sulu tarıma geçişte çalışma süresi, insan gücü 9 kat artmıştır. GAP projesi bitmiş olsaydı, bölgedeki tarım işçisi ihtiyaca bile karşılık veremeyecekti.
GAP illerinden yaklaşık 400-500 bin tarım işçisi başka illere çalışmak için gitmek zorunda kalmayacaktı.
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin, hem de böylesine önemli bir zaman diliminde 70'lerde başlayan hatta daha ilerisine gidelim, 1935'te -Atatürk'ün talimatıyla- o bölgenin su kaynaklarının araştırılması talimatının ardından 70'ler, 80'ler, 90'lar, 2000'ler, 2020'ler, bütün bu süreçlerde hâlâ tamamlanamamış olması bu millet için, üzülerek söylüyorum, yüz karasıdır. Bir an önce Güneydoğu Anadolu Projesi'nin aktif hâle getirilmesi, maddi, manevi, sosyal, siyasi, kültürel, hangi açıdan bakıyorsanız bakın, bu projenin, bu ülkenin artısına bir katma değer olarak yazılmasının hepimizin üzerinde bir sorumluluk olduğunu buradan bir kere daha hatırlatıyor."