Antalya Milletvekilimiz Şerafettin Kılıç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına Kırgızistan ve Doğu Türkistan sınırında meydana gelen depremden etkilenen vatadandaşlara geçmiş olsun dileklerini ileterek başlayan Kılıç, şunları söyledi:
“Temennimiz herhangi bir can kaybının yaşanmamasıdır. Dualarımız dost ve kardeş Kırgızistan ve Doğu Türkistan iledir.
Son zamanlarda Antalya’mızın kıyılarında bulunan cesetler ciddi şüpheleri barındırmakla birlikte bu meselenin izaha muhtaç olduğu açıktır.
Son bir haftada Antalya’mızın farklı ilçelerindeki kıyılarda 8 ceset bulundu. Valilik yaptığı açıklamayla batan bir göçmen teknesine işaret etmiş olsa da bu açıklamayı yeterli bulmuyoruz. Kıyıda bulunan cesetlerden birinin 4 ocaktan beri kayıp olan üniversite öğrencisi Merve Şevval Elmas’a ait olduğu kesinleşti. Kızımıza Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum. Konu ile ilgili mutlaka kapsamlı bir soruşturma süreci yürütülmelidir. Toplu cinayet, intihar ve benzeri ihtimaller titizlikle soruşturulmalıdır. Şayet kıyıya vuran cesetler batan göçmen teknesindeki kişilere ait ise; bu durumun insanlık açısından bir utanç vesikası olduğunu belirtmek gerekir.
Demokrasi ve insan hakları nutukları atılan bu çağda, kıyıya vuran cesetler aslında bizatihi insanlığın kıyıya vurduğunu gösteren ibretlik bir vesikadır.
Elbette konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Terörün Kaynağı ABD ve İsraildir
Coğrafyamızdaki terörün kaynağı ABD ve İsrail’dir. ABD ve İsrail’le askeri ve stratejik iş birliği içerisinde olan bir ülke gerçek anlamda terörle mücadele edemez. Bir taraftan terörü finanse eden, silah ve mühimmat desteği sağlayan ABD, diğer taraftan terörün hem finansörü hem de bizzat uygulayıcısı İsrail’le iş birliği içerisinde olmak, işledikleri suçlara ortak olmak manasına gelir. İsrail, 70 yılı aşkın bir süredir Filistin’e bomba yağdırıyor, masum sivilleri katlediyor, yerinden ediyor, Filistin topraklarını işgal ediyor.
25 Binden Fazla Filistinli Şehit Edildi
İsrail’in son Gazze saldırısının 108 inci günündeyiz. Gazze'deki Sağlık Bakanlığının verilerine göre, İsrail'in saldırılarında en az 10 bin 800 çocuk, 7 bin 250 kadın olmak üzere, 25 bin 105 Filistinli şehit edildi, 62 bin 681 kişi yaralandı. Bu rakamları ifade ediyoruz ama üzülerek görüyoruz ki, sanki kulaklar alışınca katliamlar normalleşiyor gibi bir sonuçla karşılaşıyoruz. Bir baba veya anne evladını kaybedince yaşadığı acıdan dolayı akli melekelerini yitirebiliyor. Gazze’de binlerce çocuk katledildi ve bu katliamlar devam ediyor. Gazze’deki anne ve babalar ya katlediliyor ya da hayatta kalıp ölümden çok daha çetin bir imtihan olan ‘evlat acısını’ yaşamaya mahkûm ediliyorlar.
Fiili Adım Göremiyoruz
Dünyanın çoğu ülkesinde İsrail’in katliamlarına karşı protesto gösterileri yapılırken bu konuda ciddi bir kamuoyu oluşmuş durumdadır. Ancak ne var ki ülkemizde İsrail’i rahatsız edecek fiili bir adımın atıldığını göremiyoruz. Limanlarımızdan İsrail’e mal taşıyan gemiler gitmeye devam ederken, Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye Basketbol Federasyonu ve Türkiye Voleybol Federasyonları İsrail’i açıkça destekleyen firmalara sponsorluk veriyor. İsrail’i besleyen firmalara sponsorluk vermek; Filistin davasına ihanet, Filistin hassasiyeti olan Müslümanlarla alay etmektir. Yazıklar olsun!
Diğer yandan; İsrail’e dava açarak uluslararası mahkemelerde yargılanmasını sağlayan Güney Afrika, Meksika, Şili ve Endonezya ülkelerini tebrik ediyor ve teşekkür ediyoruz. İktidara aynı duruşu sergilemesi çağrısında bulunuyoruz; İsrail’e ‘gemi gönderme, dava aç’ diyoruz. Bugün Gazze’de 1 milyon 900 bin kişi yerinden edilmiş durumdadır. Gazze adete bir açık hava hapishanesine dönüştürülmüş, masum siviller açlığa mahkûm edilmiş durumdadır. Ancak ne var ki İşgalci İsrail amacına ulaşamamaktadır ve ulaşamayacaktır. Nitekim Allah (cc) İbrahim Suresi 46. Ayetinde İsrail’in sonunu şöyle müjdelemektedir; ‘Onlar tuzak kurmaya devam ettiler. Bu tuzakları dağları yerinden oynatacak kadar güçlü kuvvetli bir şekilde tasarlanmış olsa bile, onların tuzaklarının cezası Allah’ın yanındadır; onları bir bir boşa çıkaracak ve asla başarıya eriştirmeyecektir.’
İsrail Meşru Değildir
İşgalci İsrail asla meşru değildir ve olmayacaktır. İsrail’in işlediği suçlar kayıtlara geçmiş ve asla unutulmayacak şekilde zihinlere kazınmıştır. Er ya da geç işlediği suçların hesabını verecektir. Bugün yarın meclis genel kurulunda görüşülecek bir konu da ‘İsveç’in NATO üyeliği’ konusudur. İsveç yönetimi ve diğer batılı ülkeler İsrail’in Gazze’deki soykırımına karşı herhangi bir tepki göstermiyorlar. Aksine bu ülke yönetimleri İsrail’in suç ortağı olmaktan çekinmiyorlar. İktidar, biraz önce ifade ettiğim katliamları yapan İsrail’in destekçisi İsveç’i NATO üyesi yapmak için mesai yapacak.
Verilen bir ödevin gereği olarak bu üyeliği onaylayacaklar. Ama lafa baktığınızda iktidar sözleriyle İsveç’i asıp kesiyor. Tıpkı İsrail’i asıp keserken gemiler gönderdiği, firmalarına sponsorluk verdiği gibi. İsveç nasıl olur da bizim kutsalımız Kur’an’ı kerime yönelik saldırılara izin verir ve bu çirkin saldırılara ifade özgürlüğü kılıfı giydirir? Evet, şimdi o İsveç’i NATO üyesi yapıyorlar. Görevde oldukları süre boyunca yaptıkları en istikrarlı şey; Avrupa Birliği ve ABD’nin verdiği ödevleri eksiksiz yerine getirmektir. İsveç’in NATO üyeliği de o ödevlerden birisidir.
Emekli Maaşı
İktidar 2024 Yılını ‘Emekliler Yılı’ ilan etti. Tabi ki herhangi bir sorun olmasaydı bunu emeklilerimiz için bir jest olarak değerlendirebilirdik. Ancak baktığımızda açlık sınırı 14 bin 431 lira iken emeklilerimizi 10 bin lira aylık maaşa layık görüyorlar. Emeklilerimiz içerisinde aldığı aylıkla ev geçindiren çocuk okutan emeklilerimiz var. Allah aşkına soruyorum; 10 bin lira ile hangi yarayı saracak, hangi derde derman bulacaklardır. Meclise gelecek olan torba yasayla 7500 lira olan emekli aylığını 10 bin liraya çıkarıyorlar. Ayrıca bu torba yasa ile kısa çalışma ödeneği ve çalışma hayatıyla ilgili bazı düzenlemeler var. Bankaların her yıl yeni kar rekorları kırdığı ülkemizde çalışanlarımız ise yoksullaştırılmaya devam ediliyor. Yapılan düzenlemeler ne yazık ki çalışanlarımıza hizmet etmiyor.
Sigorta prim destekleri ve teşvikler yine çalışanlarımız işsiz kalınca faydalanabilsinler diye kurulan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. Aynı şekilde ‘asgari ücret desteği’ yine işsizlik fonundan karşılanarak işverene ödeniyor. Baktığımızda 2023 yılının ilk 11 ayında işsizlik ödeneği için başvuran 1 milyon 483 bin kişiden sadece 673 bin işsiz faydalanabilmiştir. Çalışma hayatı ile ilgili torba yasada yine çalışanları rahatlatacak bir içerik yok. Çünkü en başta çalışanları düşünmeye ve emeğin hakkını teslim etmeye yönelik bir hassasiyet yok! Öyle ki, 10 bin TL emekli aylığını adeta bir müjde gibi duyuruyorlar. Sanki emeklilere bir lütuf sunmuşlar gibi bir de ‘2024 yılı emekliler yılı’ diyorlar. Evvela Allah’tan korkmak, kuldan utanmak gerek! Utanma olmadığı sürece dilediğini yap!
Tarım ve Hayvancılık
Bir zamanlar tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yetebilen sayılı ülkelerden biriydik. Ancak son dönemde giderek hemen her ürünü ithal eder hale geldik.
Meselenin garip tarafı ise iktidarın ithalatı bir çözüm olarak topluma sunması ve giderek bunun kabul ettirilmeye çalışılmasıdır! Bu durum en çok da tarım ve hayvancılık alanında görülüyor. Et ve süt fiyatlarının olağanüstü tırmandığı, artık pek çok ailenin sofrasına et koymakta, çocuğuna süt içirmekte zorlandığı bir dönem yaşıyoruz. Son olarak, Tarım ve Orman Bakanlığı, 2024 yılında 600 bin baş besilik sığır ithal edileceğini duyurdu. Tarım ve hayvancılık alanlarında yaşanan plansızlığın ve programsızlığın sonucu olan bütün bu olumsuzluklar, üreticinin ve hayvan yetiştiricisinin maliyetlerini artırıyor. Sonuçta üreticiden tüketiciye kadar uzanan geniş ekonomi zincirinde, zincirin halkası olan hemen her kesim bu olumsuzluklardan yakinen etkilenmektedir. Sektörde bir başka tehlike de sütü düşük fiyatla elinden çıkarmak zorunda kalan süt üreticisinin, süt hayvanlarını kesime gönderme riskinin bulunması. Artan maliyetlere göre süt fiyatı belirlemesi gereken Ulusal Süt Konseyi, maliyetlerin artış oranının çok altında süt fiyatı belirlemiştir. Bu durumda süt inekleri kesime gitmekte ve hayvan varlığı azalmaktadır. Hiç unutulmaması gereken gerçek şudur ki; tarım ve hayvancılıkta ithalat çözüm değil, bizzat sorunun kendisidir! Bu kısır döngüyü aşmanın yolu, öncelikle tarımda ve hayvancılıkta uzun vadede ciddi bir üretim planlaması yapılmasından geçmektedir.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi; Tarım ve hayvancılık bir milli güvenlik meselesidir. Bu alanda yapılan her hatanın bedelini 86 milyon vatandaşımızın tamamı ağır bir şekilde ödemektedir. Şu ana kadar yapılan hatalardan geri dönülmeli, yerli üreticiye sahip çıkılarak yerli üretim çok yönlü desteklenmelidir!
31 Mart Yerel Seçimleri
31 Mart 2024 tarihli yerel seçimlere yaklaşıyoruz. Öncelikle yapılacak olan seçimlerin milletimiz adına hayırla sonuçlanmasını temenni ediyorum. İnanıyorum ki milletimiz; belediyeleri rant aracı olarak gören anlayışa, vatandaşa değil, yandaşa hizmet eden belediyecilik anlayışına dur diyecektir. Ülkemizin, Millî Görüş belediyeciliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu aşikardır.
Göreve gelecek belediye başkanlarımız ilk iş olarak belediyenin kapısına “Rüşvet alan da veren de melundur” tabelasını asmak olacaktır. Milletin vergisini yine millet için harcayan, ahlaklı ve dürüst belediyeciliğin adresi Saadet Partisidir, Millî Görüştür.
Öyle ki, her yerel seçim öncesi birileri yana yakıla ’94 ruhu’nu arıyor, seçim çalışmasını Millî Görüş belediyeciliğine atıf yaparak sürdürüyor. ‘Biz Millî Görüş gömleğini çıkardık’ dediler. Ancak Millî Görüş’ü gerçekten bir gömlek zannedenler şimdi yana yakıla onu arıyorlar. Siz, ’94 ruhunu’ ABD ile dostluk uğruna, Avrupa Birliği’ne biat ettiğiniz masada, Rusya’nın beklediğiniz kapısında, Siyonist Teodor Herzlin mezarını ziyaret yolunda terk ettiniz. İktidara gelmek uğruna feda ettiğiniz o ruh, siz 60 bin 666 kez çağırsanız dahi size geri dönmez! Bütün vatandaşlarımızı Türkiye’nin ihtiyacı olan Millî Görüş belediyeciliğine, Saadet Partimize davet ediyoruz. Millî Görüş’ün aslını tercih ederken taklitlerinden de sakınınız. Millî Görüş Hareketi ve Saadet Partisi olarak her zaman adaleti üstün tuttuk ve ad letten yana olduk. Bundan sonra da adaleti üstün tutmaya devam edeceğiz. İnanıyoruz ki; adalet mülkün temeli, toplumun huzur ve güvenliğini tesis sürecinde olmazsa olmazdır.
Toplumu Kutuplaştıran Yaklaşımları Reddediyoruz
Bazı suni gündemler üzerinden toplumu kutuplaştırmaya ve germeye çalışan yaklaşımları reddediyoruz. Bugün baktığınızda gündeme gelen neredeyse her konuda faklı kutuplar oluşturularak milletimiz kısır tartışmalara yönlendiriliyor. Böylelikle asıl sorunların konuşularak çözüme kavuşturulabileceği bir zemin bulunamıyor. Oysaki ülkemizin ihtiyacı olan asıl konular, çoğunlukla bu kısır tartışmaların dışında kalmaktadır. Devletin memurları görevlerini icra ederken çeşitli hatalar yapabilirler ve bu hataların karşılığı olan yaptırımlar mevzuatta belirtilmiştir.
Hiçbir memur yaptığı hatadan dolayı mülki idare amiri tarafından darp edilemez. Hukuk devletinde mülki idare amirinin bir memura şiddet uygulaması devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. Eğer bu konuda şiddeti meşrulaştırırsanız o zaman yasaların hiçbir hükmü kalmaz, devlette asayiş sağlanamaz, çalışanların can güvenliği temin edilemez duruma gelir. Yasal mevzuat ortadayken bizzat şiddete başvuran ve şiddeti savunan bütün yaklaşımları reddettiğimizi buradan ifade etmek istiyorum.”