Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Mustafa Kaya, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
D-8’in kuruluş yıl dönümünde olunduğunu hatırlatan Milletvekilimiz Kaya, şunları söyledi:
“Bugün 15 Haziran 2023. Bundan tam 26 yıl önce bugün, 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın öncülüğünde, nüfusları 60 milyonu aşan gelişmekte olan 8 ülke Türkiye, Pakistan, İran, Nijerya, Mısır, Bangladeş, Malezya ve Endonezya’nın bir araya gelerek kurduğu, D-8’in kuruluş imzaları İstanbul Çırağan Sarayı’nda atılmıştı. O dönemde böylesine cesur bir adımı atmak hem iç hem de dış konjonktür açısından çok büyük cesaret isteyen bir durumdu. Türkiye her türlü engelleme girişimlerine karşı bunu hayata geçirmeyi başarmıştı. D-8, 20. yüzyılın, 21. yüzyıla en önemli armağanıdır. D-8, Millî Görüş Hareketi’nin ‘Yeni Bir Dünya’ idealinin 54. Hükümet döneminde vücut bulmuş halidir. Kuruluş aşamasında bile; Zaten İslam İş birliği Teşkilatı var. Böyle bir oluşuma gerek yok. Boşuna uğraşıyorsunuz diyenler vardı. Bu yapıyı ‘Fakirler Kulübü’ olarak tarif edenler çıktı. ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar’ şeklinde itibarsızlaştırma çabalarına girişenleri gördük. ‘İkinci toplantısını bile yapamazlar’ yorumuyla bu oluşumu hafife alanlar vardı. ‘Şu veya bu ülkeler bunların kendi aralarındaki ticaretlerini geliştirmesine izin vermez’ diyerek umutsuz konuşanlara şahit olduk. ‘Bu ülkeler doğrudan yabancı yatırımları çekemezler’ diyenleri duyduk. Ancak aradan 26 yıl geçti. D-8 kuruluş hedeflerine tam anlamıyla ulaşamadı.
KÜRESEL GÜÇLER D-8’İ ENGELLEMEK İÇİN HER ŞEYİ YAPTILAR
Her şeye rağmen, sistemli engellemelerle karşılaşıldığı halde, hamdolsun bugüne kadar pek çok zirve ve komite toplantıları gerçekleştirildi. Bu toplantılar ve yapılan çalışmaların ortaya çok önemli sonuçlar çıkarması beklentisi vardı. İnisiyatifin başlangıcında Müslüman çoğunluğa sahip bu ülkelerin ekonomik yapıları da birbirinden farklıydı ama en azından ortak bir şekilde kaynaklar birleştirilerek ortak bir üretim ve pazar oluşturulabilirdi. Bazı ülkelerden sermaye, bazılarından teknoloji diğerlerinden de işgücü olarak faydalanılabilirdi. Sinerji meydana geldikten sonra gelişme ve kalkınma onu takip ederdi. D-8 inisiyatifi aslında küresel anlamda geri bırakılmış tırnak içerisinde "Güney" olarak adlandırılan dünyanın ezilen ve tahakküm edilen ülkelerinin kendi aralarında müesses nizama karşı bir duruşu olarak kabul gördü. O yüzden küresel güçler D-8’i engellemek için her şeyi yaptılar. Güney ülkelerinin diğer ülkeler ile iş birliği yapmaları ve dünyanın ürettiği refahtan kendi paylarına düşeni alabilmelerinin önü açılmalıydı. Eğer işin içinde illa da bir ‘ideoloji’ aranacaksa zaten İslam dininin bizzat kendisinin teşvik ettiği helal kazanç ve buna ulaşırken hiç kimseyi istismar etmeden sömürmeden herkesin hakkının teminat altına alınması prensibi bu oluşumun ideolojisiydi. Zaten bu ideoloji de Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın önce Müslüman ülkelerde daha sonra tüm dünyada insanların üretimine katkı verdikleri refahın adil bir şekilde paylaşılması amacının uluslararası boyuta taşınmasından başka bir şey değildir. Sömüren ve kar için her yolu mubah gören "gelişmiş" G-7 ülkeleri karşısında her türlü engellemeye rağmen gelişmeye çalışan D-8 ülkelerinin haklarını talep ederken bir araya gelebilme ve küresel denklemde bir aktör olabilme amacının olması da gayet normal karşılanmalıdır.
D-8 MAZLUMLARIM UMUDU OLMAK İÇİN ÇIKILAN BİR PROJE
1997 yılına kadar Türkiye birçok uluslararası kuruluşun kurucu ortağı olmuştur. Fakat D-8 Türkiye’nin fikri ve eylemsel olarak öncülük yaptığı ve temellerini bizzat attığı bir kuruluştur. D-8 küresel ekonomide birlikte karar alamayan Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerin, mazlumların umudu olmak için yola çıktığı bir projedir. Bugün İslam coğrafyası ve buralarda yaşayan halklar Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi tehditlerle boğuşuyorsa, etnik ve mezhepsel farklılıklar üzerinden düşmanlık tohumları ekiliyorsa bütün bu tuzakların bozulması D-8 ‘in aktif olabilmesiyle sağlanabilir. D-8’in temel gayesi büyük bir ekonomik potansiyeli, çeşitli kaynakları, geniş bir nüfusu ve coğrafi alanı temsil eden sekiz ülke arasındaki ticari ilişkilerde yeni fırsatlar yakalamak ve çeşitlendirmek, uluslararası düzeyde karar alma sürecine katılımı artırmak, daha iyi hayat şartları sağlamak, somut ortak projeler etrafında ekonomik iş birliğini geliştirmek ve gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki durumlarını güçlendirmektir.
D-8 SAVAŞ DEĞİL BARIŞ İLKELERİ ÜZERİNE KURULMUŞTUR
Geniş bir küresel vizyonu benimseyen D-8; Savaş değil, barış! Çatışma değil, diyalog! Çifte standart değil, adalet! Üstünlük değil, eşitlik! Sömürü değil, âdil düzen! Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi gibi önemli ilkeler üzerinde kurulmuştur. Bahsettiğim hedefler ve ilkeler hem Türkiye hem de tüm gelişmekte olan ülkeler için büyük bir fırsat sunuyor. Bugün Avrupa ülkelerinin gelişmişlik seviyeleri üzerinden değerlendirmeler yapıldığında sanki onların bu noktaya bir anda geldiğini düşünenler çıkıyor. Avrupa Birliği’nin iki kurucu üyesi olan Almanya ve Fransa’da kişi başına düşen milli gelir 50 bin Avro civarındadır. Avrupa Birliği’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası 16,6 trilyon Avrodur. Bazılarınızdan ‘onlar dünyanın en gelişmiş ülkeleri olan Avrupa Birliği ülkeleri’ cümlesini duyar gibiyim. Unutmayalım ki Avrupa Birliği tarihin en yıkıcı savaşı olan 2. Dünya Savaşı’nın ardından kurulurken ne Almanya bugünkü sanayi devi Almanya idi ne de Fransa bu kadar gelişmişti. Hatırlatmak isterim ki, 1951 yılında Avrupa Birliği’nin temeli olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulurken Almanya 4 işgal bölgesine bölünmüş, enflasyonu tarihi rekorlar kıran bir ülkeydi. Yine Fransa Nazi Almanya’sı işgaliyle sarsılmıştı ve tüm servetini neredeyse kaybetmişti. İtalya başta diğer kurucu ülkeler de derin yaralar almış ve her alanda iflas etmişlerdi. Avrupa o zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin kendilerine verdiği Marshall Yardımları ile ayakta duruyordu. İşte gelecekten hiçbir umudu olmayan Avrupa Birliği ülkeleri bu şartlarda ortak ekonomi politikaları belirledi, ortak pazar oluşturdu, engelsiz ticaret ağı kurdu ve karşılıklı desteklerle sanayilerini geliştirdi.
D-8 ÜLKELERİ DÜNYANIN EN GÜÇLÜ VE CAZİP ÜLKELERİ HALİNE GELEBİLİR
İşte D-8 tam da bundan daha fazlasını hayata geçirebilmeyi hedefleyen bir kuruluştur.
Bugün tüm olumsuzluklara rağmen D-8 ülkelerinin gayri safi yurt içi hasılası 5 trilyon dolar civarındadır. D-8 üyelerinin nüfusu 1 milyar 200 milyondur ve bunlar en genç nüfusa sahip ülkelerdir. Yani D-8’lerin Avrupa Birliği gibi hatta daha güçlü olması imkânsız değildir. Sağlam irade ve planlı bir çalışmayla D-8 ülkeleri çok kısa sürede dünyanın en güçlü ve en cazip ülkeleri haline gelebilir. D-8 güçlenirse AB kapısında bekletilen Türkiye değil, dünya siyasetine, ekonomisine yön veren ve mazlumlara gerçek manada kol kanat geren bir Türkiye ortaya çıkar.
D-8’İ NEDEN AKTİF HALE GETİRMEDİNİZ?
iktidara şunu sormak istiyorum; Her zaman mazlumların umudu olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Peki gerçekten öyleyse neden iktidarınız süresince böylesine önemli bir kuruluş olan D-8’i aktif hale getirmediniz? 21 yılı boşuna neden kaybettiniz? Ancak olan olmuştur, kaybedilen vakit asla geri getirilemez. Önümüze bakmalıyız. Bunun için bir kez daha iktidarı D-8 için üzerine düşeni yapmaya çağırıyorum. Bugün dünya siyaseti D-8’in kurulduğu döneme göre daha da farklılaşmıştır. Türkiye öncülüğünü kendisinin yaptığı ve hem üye ülkeler hem de dünya için çok şeyler ifade eden D-8’e hak ettiği önemi göstermelidir. Bugün itibariyle bu oluşumun kurucusu olarak Türkiye'nin sekiz üye ülke arasında her türlü iş birliğine imkân verecek girişimlerde bulunması gereklidir. Belki ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar zaten mevcut olan bu imkân ile daha kolay çözümlenebilir. Elbette üye ülkelerin inisiyatifin başından beri gerek siyasi gerekse hem siyasi ve ekonomik çalkantılara sahne olmaları ortak projeler üretilmesinde başlıca engeller olabilir. Ama bu tür siyasi ve ekonomik krizler de ancak ortak üretim ve yatırımlarla engellenebilir. Serbest ticaret bölgeleri oluşturmak, gümrük birliği anlaşmaları imzalamak ve ortak pazarla birlikte ekonomik entegrasyon sağlanabilir. Saadet Partisi olarak liderimiz Necmettin Erbakan'ın zihin dünyasının berrak bir tezahürü olan bu inisiyatifin onun arzuladığı biçimde başarılması için bu parlamentoda elimizden gelen gayreti göstereceğimizi belirterek bu iktidarı gereken adımları atmaya davet edeceğiz. Bizim tekliflerimiz ve girişimlerimizin de destekleneceğini ümit ediyoruz ve D-8 aktifleştirildikten sonra da yeni katılımcılarla büyütülmelidir. Siz D-8 için kolları sıvayın biz Millî Görüş Hareketi’nin temsilcisi Saadet Partisi olarak bu yolda elimizden gelen yardımı yapmaya hazırız. Yeter ki ‘Yeniden büyük Türkiye’ ve ‘Yeni Bir Dünya’ kurulsun. Çünkü biz doğru kimden gelirse gelsin destek vermeye hazır olan bir hareketin mensuplarıyız.”