Haberler

Hatay Milletvekilimiz Necmettin Çalışkan: “Çevre, Tarihinin En Felaket Dönemini Yaşıyor!”

Hatay Milletvekilimiz Necmettin Çalışkan, bütçe görüşmelerinde Saadet-Gelecek Grubu adına söz aldı.
Bütçesi görüşülen iki bakanlığın da neresinden tutulursa tutulun felaket olduğunu belirten Çalışkan, konuşmasında şunları söyledi;
“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı... Çevre, tarihinin en felaket dönemini yaşıyor, maden facialarını yaşıyor. Şehircilik, tarihinde olmadığı kadar rezalet, ruhsuz; gökdelenlerin, beton yığınlarının olduğu bir dönem. İklim ise hava kirliliğinin ne aşamada olduğunu biliyoruz. Elbette, burada iktidar mensubu arkadaşlar 3Y'yle mücadele edeceklerdi, üçüyle mücadele etmek yerine dördüncü bir "Y" çıkardılar; yağlamacılık, yağcılık. Bütün konuşanların hepsi neye teşekkür edeceğini bilemedi. Gönül isterdi ki bazı eksikleri, noksan hususları da gündeme getirsinler. Mesela, ülkemiz maden facialarıyla karşı karşıya. Bugün, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı dendiği zaman "çete" diye bir şey akla geliyor. Eskiden çete demek, mafya babaları demekti, şimdi ilgili Bakanlıktan iş alan şahıslara verilen isim oldu, literatür değişti.

SADECE HATAY’DA 230 BİN KİŞİ KONTEYNERLERDE YAŞIYOR!

Çok söylendi deprem bölgesindeki mücbir sebep meselesi, deprem bölgesindeki rezerv alan konusu. İktidarın belki de deprem bölgesine yaptığı en iyi iş rezerv alanı iken en fazla eline yüzüne bulaştırdığı, halkı kendisine düşman ettirdiği bir alan, nasıl beceriyorlar anlamak mümkün değil ve tabii, evet, hâlen iki yıl sonra 230 bin kişi sadece Hatay'da konteynerlerde yaşıyor. Mütemadiyen anahtar dağıtıldığı söyleniyor ama konteyner kentte yaşayan sayısında hiçbir eksiklik yok, hani kedi ile ciğer hesabında olduğu gibi bu da merak konusu. 

Deprem bölgesinin genel sorunları böyleyken bugün özellikle de Çevre Bakanlığının GES ruhsatlarının gündeme gelmesi gerekir, "Hat yok." denerek yeni yatırımcıların önü açılmıyor. Burada çözüm basit: Harcı artır, yeni işletmelere, yatırımcılara fırsat ver. Maalesef, bir hak gasbı yapılıyor. Bugün, enerji santralı sahipleri bir artı bir, tükettiği kadar satabiliyor, fazlasına el konuyor. Tüketiminizin 5 katı üretimi varsa kalan yüzde 600'ü diyelim, 4 katına bir şekilde el konuyor, bunu da Sayın Bakana bir kez daha hatırlatmak isterim. 

Tabii, maden facialarını söylememize gerek yok ama esas mesele şu: Sanayi Bakanlığını da ilgilendiren husus olarak yatırım önemli, hiçbir konuşmacı beton ve savunma sanayi hariç hiçbir alanda yatırımdan bahsetmedi. Dünya nereye gidiyor? 100 milyona yakın nüfusu olan bir ülkeyiz, ülkede hemen hemen sıfır denecek kadar az yatırımların olduğu bir dönemi yaşıyoruz ve bir taraftan da yatırımları âdeta durdurmak üzere yatırım teşviğe ciddi sınırlama getirildi, vergi muafiyetleri kaldırıldı. Belli kimselere hemen imzayla, kanunla vergi affı getirilirken bu ülkede istihdam alanı oluşturacak, yatırım yapacak insanların vergi muafiyeti kaldırıldı, bunu da kontrol etmek gerekir. 
Yatırımlarda önemli hususlardan biri de rantabl olmasıdır. Bakın, İliç maden alanıyla ilgili araştırma komisyonu çalıştı, 17 kilometreye 25 kilometre alanında bir genişlik, birçok ülke kadar arazi İliç'te Kanadalı bir firmaya kiraya verildi. Kaça verildi, biliyor musunuz? Günlük 18 bin dolar, 625 bin liraya. Siz bu alanı mera olarak verseniz inanın bundan pahalıya verirdiniz. Onun için de "Biz özelleştirdik, verdik." diyerek bu memleketin hakkının gasbedilmesine rıza gösteremeyiz. Bu asla kabul edilemez ve tabii, enerjide olduğu gibi madenlerin de çıkartılması kabul edilemez. Bakın, mesela demiri inşaat demiri olarak satarsınız, bir fiyattır. Traktör yapabilirsiniz, tank yapabilirsiniz, cep telefonu yapabilirsiniz. 

Bor madeni şu anda 120 dolara satılıyor, oysa bor madeninin işlenmiş hâli 150 milyon dolar. Biz falan firmaya ruhsat verdik ki herkes konuştu, tarihin en yüksek maden ocağı ruhsatının verildiği dönemdeyiz. Kim işliyor, nasıl işliyor, kim kontrol ediyor, bu memleketin serveti nereye gidiyor; kimsenin bilgisi yok. Tabii, arkadaşların paraya da kafası çalışıyor, İsrail'e giden gemilerdeki mazotlardan varil başı 1 dolar 25 sent alındığını da biliyorlar. Orada sent, dolar hesabı; buraya gelince de bu kadar can ölüyor maalesef. Bu açıdan her iki bakanlığımızın da kendi ihtisas alanıyla ilgili bilgi vermesini maalesef beklerdik. Sayın Bakan, İstanbul'da belediye başkanlığını kazansaydı kentsel dönüşüm yapılacaktı. Sadece İstanbul'un değil Türkiye'nin her tarafının buna ihtiyacı var.”