Bursa Milletvekilimiz Mehmet Atmaca, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Ülkemiz için çağın en büyük depremi olarak kayda geçen 6 Şubat Kahramanmaraş depremi hepimizi derinden üzmüş ve ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini tekrar hatırlatmıştır” diyen Atmaca, şunları söyledi:
“Deprem sonrası yaşanan olaylar, yapılan yardımlar ve depremzedeler için yapılacak konutlar ve bu yardımlar için sağlanacak finansman kapsamlı tartışılmış ve tartışılmaya devam etmektedir. Ancak ülkemizin benzer felaketlerle tekrar karşılaşacağı gerçeği üzerinde yeterince durulmamaktadır. Ülkemiz bir deprem ülkesidir ve coğrafyamızın büyük bir kısmında her an benzer büyüklükte bir deprem olma olasılığı çok yüksektir. Bunun için derhal benzeri depremlerde meydana gelecek kayıpları azaltıcı önlemler alınmalıdır. Depremin nerede, ne büyüklükte ve ne zaman olacağı ile ilgili jeologlar bizleri bilgilendirmektedirler. Yaşanan depremler sonucu artık biliniyor ki, memleketimizin büyük bir kısmı büyük deprem olma olasılığı yüksek alanlardan oluşmaktadır.
Bunun için ‘deprem olacak mı, olmayacak mı?’ noktasına odaklanmaktan ziyade ‘deprem mutlaka olacak ve hemen olacak’ ön kabulü ile beklenen depremlere karşı hazırlık yapma mecburiyetimiz vardır. Evet, depremlerde insanlarımız ölüyor ama merhum deprem dedemiz Ahmet Mete Işıkara'nın dediği gibi ‘öldüren depremler değil, depreme dayanıksız yapılardır.’ Asrın felaketi olarak bilinen Kahramanmaraş depreminin yıldönümündeyiz. Yaşananlardan ders çıkarıp benzer felaketlerde bir canı daha nasıl kurtarırız düşünmemiz lazım. Yapılan incelemeler, deprem anında can kaybına sebebiyet verecek yıkımların mevcut yapı stokunun %5 ile %10 arasında olduğunu göstermektedir. Ağır ve orta hasar alan yapıların çoğunda can kaybı olmadığı görülmüştür. Depremde can kaybını azaltmak için yıkılacak yapıları öncelikle tespit etmemiz ve bu yapıları güvenli hale getirmemiz gerekiyor.
Deprem sonrası yapılan teknik incelemeler ve akademik araştırmalar göstermiştir ki, öncelikle riskli zeminlerde bulunan ve ruhsatsız ya da tekniğine uygun yapılmayan binalarda yüksek oranda yıkımlar meydana gelmektedir. Özellikle Ağustos 1999 depremlerinden sonra yapılan jeolojik çalışmalar, kentlerimizdeki riskli alanları büyük ölçüde belirlemiştir. Bu bilgiler ışığında, bu alanlarda bulunan riskli yapıları tespit etmemiz gerekmektedir. Çünkü olası bir depremde en çok sayıda binanın yıkılacağı alanlardır. Ülkemizin ekonomik imkanları dikkate alındığında, mevcut yapı stoklarımızın tamamını yenilememiz mümkün değildir. Bu yüzden imkanlarımız dahilinde yıkılma olasılığı yüksek yapıları dönüştürmemiz, depremlerde meydana gelecek can kayıplarını azaltacaktır.
Rantı Yüksek Yapılar Dönüştürüldü
Depremlerde can kayıplarını azaltmak amacı ile 2012 yılında çıkartılan riskli alanların ve yapıların dönüştürülmesi kanunu maalesef bu amaca hizmet etmemiştir. Riskli yapılardan ziyade rantı yüksek yapıların dönüştürüldüğüne şahit olduk. Yasada yapılan değişikliğin uygulama şekline değil dönüşümün daha hızlı olması yönünde katkı sağladığı görüldü. Özetle yanlış uygulamanın daha kolay ve daha hızlı olması sağlanmıştır.
31 Mart seçimleri öncesi kentsel dönüşüm daha sık gündeme gelmeye başlamıştır. Ancak öyle anlaşılıyor ki riskli yapıların değil yine rantı yüksek olan yapıların dönüşümü sağlanacak. Çünkü mevcut kanun kentte bulunan en riskli yapıları değil müteahhitlerin ve mal sahiplerinin talebi üzerine dönüşüm yapılmaktadır.
Benzer depremlerde aynı manzaraları yaşamamak için derhal bu anlayıştan vaz geçip gerçek anlamda riskli yapıların dönüşümü sağlanmalıdır.”