Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez, Meclis’te yaptığı konuşmada, Filistin’de yapılan zulme dikkat çekerek AK Parti iktidarının Filistin konusunda ki tutumunu eleştirdi.
Bitmez, konuşmasında şunları söyledi:
“Siyonist terör örgütü İsrail’in Filistin’i işgalinin tüm şiddetiyle ve tüm hızıyla devam ettiği; çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeksizin binlerce masum Filistinliyi katlettiği günleri hep beraber yaşıyoruz. Bütün hücrelerimle ve irademle ‘Kahrolsun siyonizm ve iş birlikçileri, yıkılsın ve Filistin'den defolsun İsrail’ diyorum. İnanıyoruz ki mahzun Filistin’in tam bağımsızlığına kavuşması, mağdur Filistinlilerin hak ettikleri özgürlüğe ulaşması, mukaddes şehir Kudüs'ün Müslümanlarla selamlaşması, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın İslam’la kucaklaşması yakındır. Evet, Filistin konusundaki hissiyatımız, fikriyatımız ve niyazımız budur. Bir siyasetçinin Erdoğan hükûmetleri ve AK Parti’nin İsrail'e karşı tavrı konusunda bütünüyle katıldığımız beyanlarını aktarmak istiyorum. Şöyle diyor o siyasetçi: ‘2010 yılının Mayıs ayında Türkiye İsrail’in OECD üyeliğini onayladı. Veto ettiğimiz takdirde İsrail'in üye olması mümkün değil. İsrail’i veto edin, İsrail üye olmasın. Ne yazık ki 2010 yılında Türkiye Mayıs ayında İsrail'in OECD üyeliğine onay verdi ve İsrail 1967 savaşlarından bu yana en büyük diplomatik zaferini Türkiye vasıtasıyla kazandı. Otel lobisinde one minute demek marifet değil; Birleşmiş Milletler’de one minute demek marifettir, OECD salonunda one minute demek marifettir. Sayın Erdoğan lisanen bir şey söylüyor, başka bir şey yapıyor; çok ağır olacak ama şunu söyleyeyim: Sayın Erdoğan'ın kalbi Ali diyor, dili Muaviye’ diyor. Evet, bu beyanların sahibi ikbalini kurtarmıştır ya da Kurtulmuş’tur. Sayın Kurtulmuş, 4 Eylül 2011 tarihinde Bbir taraftan Davos’ta one minute diyen diğer taraftan da İsrail’in OECD üyeliğini destekleyen Türkiye’yi, İsrail bu süreçte ciddiye almadı’ şeklinde bir paylaşımda bulunmuş. 10 Mayıs 2010’da Türkiye İsrail’in OECD üyeliğini onayladı, 31 Mayıs yani yirmi bir gün sonra, üç hafta sonra 31 Mayıs 2010’da da İsrail Mavi Marmara katliamını yaptı. Erdoğan ve hükûmetlerinin ikircikli yaklaşımlarını iç siyasette biriken gazı almak, dış ilişkilerde de İsrail sazı çalmak tavırlarını kör göze parmak misali ifade etmiş Numan Bey. Erdoğan’ı birçok konuda eleştiren Kurtulmuş, AK Parti saflarına dümen kırdıktan sonra geçmişte eleştirdiği tarzı siyaseti beğenen ve bilfiil icra eden özneler arasına dâhil olmuş. Bunun en somut örneği, 2016 yılında NATO Genel Merkezinde İsrail’e temsilcilik atama hakkını Türkiye’nin veto etmeyerek vermesine bir AK Partili olarak sessiz kalmıştır.
AK Parti Siyasette ve Diplomaside İkircikli Bir Bakış Açısına Sahip
Sayın Kurtulmuş Eylül ayında yani bu senenin Eylül ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Avrupa Parlamentosu Başkanlar Konferansı’na katıldı. Bu konferansta görüştüğü kişiler arasında siyonist İsrail’in Meclis Başkanı da var. Bu adam ‘Filistinliler insan değil, insan görünümlü hayvanlardır’ diyen İsrail’in Savunma Bakanına ve ‘Gazze’ye atom bombası atmak lazım’ diyen kabine üyesine arka çıkan bir siyonist bakış açısına sahip. İlginç ve hazin bir husus ise görüşme heyetinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Filistin Dostluk Grubu Başkanlığında bulunmasıdır. Bu durum, AK Parti’nin siyaset ve diplomasi noktasındaki ikircikli bakış açısının özetidir esasen. Bu görüşmenin gerçekleştiği 28 Eylül 2023 tarihinde, o tarihte İsrail; Filistin’de, Kudüs’te Mescid-i Aksa’da işgalciydi ve siyonist terör örgütüydü, masum Filistinlilerin katiliydi. Bu görüşmede İsrail Meclisinin eşcinsel Meclis Başkanının yüzüne ‘İsrail Filistin’de işgalci konumdadır. Siyonist terör eylemlerinizden rahatsızız ve bir gece ansızın gelebiliriz. Hamas terör örgütü değildir’ denilebilmiş midir? Bir tarafta kitleler karşısında ekranlarda ve kürsülerde Filistin, İsrail ve cinsel sapkınlık konusunda kurulan cümleler, diğer tarafta eşcinsel Meclis Başkanının Başkanlık yaptığı İsrail heyetiyle ikili görüşmeler. İçeride İsrail’e had bildiren, dışarıda İsrail’le iş birliği yapan; içeride eşcinsellere karşı tepki üreten, dışarıda eşcinsel meclis başkanıyla görüşmekten imtina etmeyen. Hangisi sizsiniz?
Filistin’e Destek Olacak Her İradeyi Koşulsuz Onaylarız
Daha iki ay önce katil Netanyahu’yla kucaklaşıp Doğu Akdeniz’de aslında Filistin’in olan petrol ve doğal gazın sondajı konusunda iş birliği yapmayı düşündüğünüz İsrail, işgalci ve siyonist değil miydi? İsrail’in OECD üyeliğine onay verdiğinizde Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da ve bütün Filistin’de Siyonist işgal devam etmiyor muydu? İsveç’in NATO üyeliği konusunda terörle mücadeleye yeterince destek vermiyor gerekçesi üzerinden görsel direnç oluştururken İsrail’in Filistin’de terör uygulamadığı düşüncesinde olduğunuz için mi NATO bünyesinde konum almasını sağladınız? ‘Gazze’ye gitme’ sözünüzü onca yıldır tutmamışken İsrail’e yönelik ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ beyanınıza kıymet takdir etmeli miyiz? ‘ABD’nin 10 bin kilometre ötede, Akdeniz’de ne işi var?’ cümlesini kuranlar, ‘ABD’nin İncirlik’te ve Kürecik’te hâlâ ne işi var?’ sorusuna cevap verebilir mi? Biz bir gece ansızın gitmek dâhil Filistin’e destek ve siyonizme köstek olacak her iradeyi, kararı ve eylemi koşulsuz onaylarız. Fakat ne yazık ki gelgit siyaseti ve hamaset ticareti anlayışından vazgeçmeyen Erdoğan hükûmeti ve partisi ‘miting yapma, icraat yap’ çağrımızda olduğu gibi, doğruyu yapmanın değil, yanlışı en güzel şekilde doğru gibi takdim etmenin gayreti içinde olmuştur. Erdoğan’ın İsrail’i sevdiğini söylemek haksızlık olur. Fakat Erdoğan’ın İsrail’in hoşuna gitmeyecek hiçbir icraatını da göremiyoruz. Mesela, Filistin devletine ve direnişine ihtiyaç duydukları İHA ve SİHA’ları gönderiyor musunuz? Biz, bugün siyonist İsrail’in güven içinde yaşama hakkının garantörü olmaya meyleden, Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanlığını yapmaya devam eden bir siyaset iradesizliğini görüyoruz. Bir gece ansızın gitme heyecanı üretmek değil, siyonist terörü bir an önce bitirme kararıdır sizden istenen ve beklenen.
Verdiğiniz Sözün Gereğini Yapın
Milletimizin huzurunda verdiğiniz sözünüze sadık olma noktasında gereğini yapın ama yapamazsınız çünkü siz bugüne kadar bu iradeyi ortaya koyacak bir duruş sergileyemediniz. Biz böyle söyleyince ‘bekâra boşanmak kolaydır’ diyorsunuz, şimdi bunun böyle olmadığını ve nasıl olacağını 1960’lı, 70’li yıllarda zulmün bugünkü gibi zirve yaptığı bir dönemden örneklerle aktaracağım. Ama öncelikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 40’ncı yılını idrak ettiğimiz bugün, stratejik ortaklığımızı pekiştirmekte olduğumuz can Azerbaycan’ın da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımasını istiyoruz. Şimdi, sizlere az önce ifade ettiğim zulmün manşetlerini göstereceğim. Bu manşetlerin yüzlercesini internete girdiğinizde gazete sayfalarından bulabilirsiniz. ‘Rumlar 10 Türk köyüne daha saldırdılar’,
‘Rumlar 2 köyü işgal ettiler’, ‘Türkler 24 şehit verdi’, ‘Adayı boşaltalım istiyorlar.’ Tam böyle bir dönemde Türkiye’de bir anda bir şey oldu 1974 yılında Millî Selamet Partisi Meclise girdi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Millî Selamet Koalisyon Hükûmeti kuruldu, Sayın Erbakan ile Sayın Bülent Ecevit ortak Hükûmet kurdular. Kıbrıs’a ne oldu? Kıbrıs’a bir şey oldu. ‘Çıkartma gemilerimiz Akdeniz’e açıldı.’ ‘Kıbrıs’a çıktık’, ‘Mehmetçik Kıbrıs’ta’ ‘Birliklerimiz Kıbrıs’ta ilerliyor’ diyeceğimiz örneklerle hepimiz karşı karşıya geldik, böyle bir süreci yürüttük. Bundan sonra ne oldu? Bundan sonra Türkiye’de bir hükûmet değişimi oldu 1975 yılında Millî Selamet Partisi ile Adalet Partisi hükûmet oldu. Amerika biz adaya çıktığımız zaman bize ne dedi? Dedi ki; ‘çıkarmadan vazgeçin, bir an önce geri dönün.’ Ancak dönemin liderleri hep birlikte bir irade ortaya koydular, ABD Senatosu, Türkiye’ye yardımın kesilmesini onayladı, ‘Ecevit kararı Amerika için de düşündürücüdür’ dedi. Türkiye'deki hükûmet ne dedi? ‘Türkiye misilleme yapacak kararını aldı.’ Bunun üzerine ne yaptık? Üslere el koyduk, Türkiye'de var olan Amerika ve NATO üslerine -35 taneydi o zaman- el koyduk. Bunun üzerine Amerika ne dedi bize? Dedi ki; ‘ambargoyu kaldırmıyorum, uyguladığım ambargoyu uygulamaya devam ediyorum.’ Türkiye'de irade ne yaptı? Kapalı olan 31 Amerikan üssünün malzemelerini sökme kararı aldı, 31 tane Amerikan üssünün malzemelerini sökme kararı aldı. Bir hafta sonra ne oldu? Bir hafta sonra Amerika Birleşik Devletleri Senatosu ambargoyu kaldırma kararı aldı. İşte şahsiyetli dış politika, şahsiyetli, iradeli bir davranış budur, bugün sizden beklenen de bunlardır arkadaşlar. O gün bu liderler Sayın Erbakan, Sayın Ecevit, Sayın Türkeş, Sayın Demirel yani 2’nci Süleyman Demirel hükûmeti de Milliyetçi Cephe hükûmetidir. Sayın Türkeş de vardır. Şahsiyetli bir dış politika iradesi ortaya koydular ve zulmü sona erdirdiler, Allah kendilerinden razı olsun. Bunları neden anlattım?
Milli Görüş Siyaseti İktidarda Olsaydı Bugün Yaşanan Vahşet Yaşanmayacaktı
Geçmişte olduğu gibi, millî görüş siyaseti bugün de iktidarda olsaydı bugün yaşadığımız vahşet yaşanmayacaktı. Şimdi, sizin yaptıklarınıza ben birkaç örnek vereceğim: İsrail'e lojistik destek sağlayan İncirlik, istihbarat sağlayan Kürecik ve diğer düşman üsleri maalesef açık. İnternetten de bulunabiliyor, ‘marinetraffic’ sayfasından da takip edebilirsiniz. Bugün Türkiye'den İsrail'e petrol, demir çelik, meyve sebze, su gemilerle gitmeye devam ediyor. İskenderun'dan, Mersin'den, İzmir'den, Ambarlı'dan, Antalya'dan, Kaş'tan, Yalova'dan yüzlerce gemi, her gün 8-10 tane gemi İsrail'e maalesef mühimmat taşıyor. Velhasıl, sizin iktidarınızda, sizin sayenizde Türkiye'nin bütün limanlarından İsrail'e her türlü sevkiyat tüm hızıyla devam ediyor. ‘Yaparsa AK Parti yapar; Siyonist İsrail Müslümanları katlederken ihtiyaç duyduğu malzemesini Türkiye'den temin eder.’ Başka ne yapıyorsunuz? ‘Tel Aviv Büyükelçisini istişarelerde bulunmak üzere Ankara'ya çağırdık’ diyorsunuz. ‘Ankara'ya çağırmak’ ifadesi hiçbir adım atmayan iktidara kızgın seçmeni memnun etmek için, ‘istişarelerde bulunmak’ ifadesi ise İsrail'i kızdırmamak için kullanılan ifadelerdir. Burada söylenmesi gereken şudur: İsrail, vahşetinden vazgeçmediği müddetçe diplomatik ilişkilerimizi bitiriyoruz. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız ne diyor? ‘Kimse benden İsrail'le diplomatik ilişkilerimizi kesmemi beklemesin’ diyor.
İsrail’le En İşbirlikçi Hükümet Unvanını Kazandınız
Şimdi size bazı resimler daha göstereceğim. Niçin bu hâldeyiz, bugün İsrail'e karşı yapmanız gerekenleri yapamıyorsunuz, sadece laf söylüyorsunuz. Bu resim, Sayın Cumhurbaşkanımız iş başına geldiği ilk yıllarda apar topar İsrail ziyareti yaptı, Ariel Şaron’la İsrail’de görüştü, onun fotoğrafı. Bu resim, Sayın Cumhurbaşkanımızın Şimon Peres’i Türkiye’ye davet edip şu koltuklarda oturan bütün AK Partililere toplantıya yoklama mecburiyeti koyup hepsine de ‘ayakta alkışlayacaksınız’ diye alkışlattırdığı toplantı, 13 Kasım 2007, bundan tam on yıl önce. Şu resim, Sayın Cumhurbaşkanımızın Herzog’u davet edip Külliye’de karşıladığı ve askerlerimize İsrail Bayrağı’nı taşıttırdığı resim. Şu resim, bundan iki ay önce Sayın Cumhurbaşkanımızın Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün soykırım yapan İsrail’in Başbakanı Netanyahu’yla kucaklaştığı fotoğraf. Şu resmi de İsrail’deki Yahudi lobilerine selam durulan bir resim olarak ben değerlendiriyorum. Bunların hepsi katil, hepsi siyonist, hepsi Türkiye ve İslam düşmanı. Bunların hepsi katil, hepsi siyonist, hepsi Türkiye ve İslam düşmanı. Bu ziyaretlerin, bu görüşmelerin hepsi bir ferasetsizliktir arkadaşlar, hepsi basiretsizliktir, hepsi dirayetsizliktir, işbirlikçiliktir, bu resimlerin hepsi bir korkunun eseridir. Allah’tan korkun, İsrail’den değil. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin İsrail’le en işbirlikçi hükûmeti unvanını kazandınız.
Gazze Boşaltılamaz
Sayın Erdoğan konuşmalarında sıklıkla Mehmet Akif’in şiirleriyle seslenir dinleyicilerine, bugün de seslendi. Mehmet Akif’in şu dizelerini de İsrail sorunu ve Filistin davası konulu konuşmalarında bir özeleştiri olarak seslendirmeli kendisi, önümüzdeki hafta grupta olabilir. ‘En samimi kimseler beyninde en ciddi açık/ Enseden aslan kesilmek, cepheden yaltak kedi/ Müslümanlık bizden evvel böyle zillet görmedi’ diyor Akif. Akif’in bu dizelerinde işaret ettiği kişi, kitle ya da teşkilat hatta hükûmet olmak ne kadar büyük bir hüsran. Türkiye yüzyılı hamasetiyle iş görmezliklerini örtmeye çabalayanların durumunu açığa çıkarmış. Kürsüden söylenenler ile masada küreselcilere söylenenler kesinlikle aynı değil. Siyonist ABD Dışişleri Bakanı Blinken 2 hafta önce Ankara'ya geldi. Ne konuşuldu bilmiyoruz ama sızan haberlerden öğrendiğimiz; Gazze’nin boşaltılmasının konuşulduğu, teklifi geldiği, 750 bin Filistinlinin 30 milyar dolar karşılığı Türkiye’ye gönderilmek istendiği. Bu ne demek arkadaşlar? Bu, Gazze'nin satılması demektir ama siz satmaya alışkınsınız 8 milyar dolar için 2003 yılında Irak’ı sattığınız gibi; ABD yardımları karşılığında Kıbrıs'ta Annan Planı’nı onaylatmaya kalkıştığınız gibi; bir tehditle Suriye’yi sattığınız gibi. Bunların hepsi arkadaşlar biz yaşarken oldu. Gazze boşaltılamaz, bilakis İsrail'in boşaltılması, silahsızlaştırılması, işgalin bitirilmesi lazım. Siz önce hâlen Gazze'de olan 1.100 Türk vatandaşını ve 150 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşını oradan çıkarın. Asıl yapmanız gereken, siyonist İsraillileri işgal ettikleri Filistin topraklarından defetmektir. Gelin bir adım atın, Türkiye’nin öncülüğünde, Mısır, İran, Pakistan, Azerbaycan'la birlikte İsrail’e ortak yaptırım kararı alın; diplomatik, ticari, siyasi, askerî yaptırımların adımlarını atın ama önce Gazze’de katliam yapan İsrail askerlerine Türkiye limanlarından yüklenerek yiyecek, mühimmat ve lojistik götüren gemileri göndermekten vazgeçin, menedin arkadaşlar. İnisiyatif alın, öncü olun, örnek olun, gerçek lider olun; işte o zaman biz sizi alkışlayalım, 1,5 milyarlık İslam âlemi sizi alkışlasın, insanlık size selam dursun. Unutmayın, Gazze bizim için millî güvenlik meselesidir.”