İstanbul Milletvekilimiz Birol Aydın, Adalet Bakanlığı bütçesi hakkında Saadet-Gelecek Grubu adına söz aldı.
Konuşmasına bölgede yaşanan süreçle ilgili değerlendirmeler yaparak başlayan Aydın, şunları söyledi;
“Bir Fransız feylesof diyor ki: Kendi doğumundan önce olup bitenleri bilmeyenler bir ömür boyu çocuk kalmaya mahkûmdur. 1991 Birinci Körfez Irak saldırısı, ardından 2003 Irak, ardından Arap Baharı’yla birlikte Tunus’ta, Libya’da Yemen’de, Mısır’da, şimdi de Suriye’de olup bitenleri bir bütün olarak gördüğümüz zaman; fotoğrafın bütününde bu olup bitenlerin gerçekte kime yaradığını, kimin güvenliğini teminat altına aldığını daha görmeden bugün Suriye’de olup bitenleri de coşkuyla karşılamanın anlamsız olduğunu, dereyi görmeden paçayı sıvamanın doğru olmadığını, bir baskı rejiminden sonra orada bütün halkların adalet üzere bir düzeni temin edeceği bir iklimin mümkün olup olmadığını henüz görmeden toplumu coşturmanın anlamsız olduğunu; bunun bedellerini tıpkı Irak’ta, Yemen’de, Mısır’da, Tunus’ta gördüğümüz gibi görme tehlikemizin olduğunu ifade etmek istiyorum.
ADİL VE AHLAKLI BİR BÜTÇE DEĞİLDİR!
Bugün adaletin bütçesini konuşacağız ama iki hafta süreyle de bütçenin adaletini konuşacağız. En son kayda girmesi gereken durumu en başta ifade etmek istiyorum: Bu bütçe, adil ve ahlaklı bir bütçe değildir yani ne yazık ki bu bütçenin adaleti yoktur ve maalesef, adaletin olmadığı yerde adaletin bütçesini konuşmak durumundayız. Adamın birisi arızalı arabası için usta çağırmış, ‘Ustam bir bak bu arabanın neyi var, neyi yok’ demiş. Usta bakmış, incelemiş, sonra gelmiş, demiş ki: "Beyefendi, arabanın kornasından başka her yerinden ses geliyor." Şimdi bizim durumumuz da böyle, her yerden ses geliyor, gelmesi gereken yerden de ses gelmiyor. Yasama, yürütme, yargı mutlaka demokratik ülkeler için, istikrarlı, refahı ve özgürlüğü teminat altına alması gereken ülkeler için olmazsa olmaz ama adalet hepsinin ön şartıdır. Bizde maalesef adaletten bahsedemeyeceğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Adalet ya vardır ya yoktur, ‘biraz adalet’ diye bir şey yoktur; ya vardır ya yoktur.
BÜTÜN KRİZLERİN ÇÖZÜMÜ ADALET KRİZİNİ AŞMAKTAN GEÇER
Ülkemizde birçok alanda krizler yaşıyoruz ama herhâlde bütün bu krizlerin çözümünün ön şartı adalet krizini aşmaktan geçmektedir. Sağlıkta, eğitimde, dış politikada, tarımda hangi krizlerin aşılmasını istiyorsak herhâlde önce adalet krizini ülkemizde aşmamız gerekiyor. Bizler 100 kişilik bir gemide 99'u cani, 1'i masum olduğu için o geminin batırılmaması gerektiğini kavramış bir anlayışa sahibiz. Bir ülkede binlerce insan ve bir gün değil yıllarca, bir ülkede bir insan bir gün, bir saat değil yıllarca cezaevinde kalıyorsa o ülkede adaletten bahsedilemez.
NARİN GÜRAN CİNAYETİ
Narin cinayetini -bunca zaman geçti aydınlatamadık, fluluk devam ediyor. Adalet Bakanlığının bütçesi ne kadar olacak ki biz bu durumu anlamış olacağız. Değerli arkadaşlar, Adalet Bakanlığının ne kadar bütçesi olmalı ki Narin kimler tarafından, nasıl ve niçin katledildi bilelim. Adalet Bakanlığımızın bütçesi ne kadar olmalı ki yenidoğan çetesini en tepeden en aşağı bitirelim. Adalet Bakanlığımızın bütçesi ne kadar olmalı ki sokaklarımızda cirit atan mafya ve çeteleri bitirelim. Değerli arkadaşlar, 2025 yılı bütçesinden Adalet Bakanlığına ayrılan miktar 280 milyar. Bu rakam ne kadar olmalı ki başta KHK'lılar olmak üzere adalet bekleyen insanlarımızın derdine derman olalım biz.
Bu yıl 16 cezaevi yapıldı, önümüzdeki yıl 6 cezaevi daha yapılacak. Yeni cezaevi ve yeni gösterişli adliye binaları için 20 milyar liraya yakın para ve kaynak kullanacağız. Cezaevleri sayısı artıyor, hükümlü ve mahkûm sayısı artıyor; peki, adaletin itibarı artıyor mu? Adalet binalarının sayısı artıyor; adalet saraylarında biriken dosya sayısı azalıyor mu? Tıpkı üniversite öğrencilerimiz gibi, üniversite sayımız artıyor ama kalitemiz artmıyor. Üniversiteli öğrenci sayımız artıyor ama iş gücüne, çalışma hayatına katılacak aktif nitelikli insan sayımız artmıyor. Bu çelişkiyi, bu paradoksu ne zaman fark edeceğiz, göreceğiz? Üzülerek ifade ediyorum, bugün yeni adalet binası olarak, yeni cezaevi olarak dökülen her beton aslında adaletin üzerine dökülen betonlardır. Bu paradokstan, bu girdaptan ülkemizi çıkarmamız lazım.
Evet, biz ülke ve millet olarak, siyasi iktidar partisinin yöneticileri olarak da sınırlarımızın ötesindeki bir kısım zulümleri, bir kısım hak ihlallerini dile getiriyoruz ama ülkemizdeki hak ihlallerine karşı yükseltilen küçücük bir sese tahammül edemiyoruz. Evet, sınırlarımızın dışındaki bazı iktidarların, insanların ekmeğine, hakkına, özgürlüğüne gasbına ses çıkartıyoruz ama ülkemizde küçücük ses yükseltmelere karşı adaleti bir kılıç olarak kullanıyoruz ya da kendi iktidarımızın insanları ekmeğinden ve işinden etmesine, uzaklaştırmasına bahaneler üretiyoruz. İsrail zulmünü kınıyoruz ama ülkemizde İsrail'in zulmünü kınayan ve devam eden ticareti protesto eden insanları cezaevine sokmayı, sorgulamayı normal görür hâle geliyoruz. Bu girdaptan çıkmamız lazım.
ÖNCE ADALAT VE AHLAK!
Sekiz yıl oldu ya, sekiz yıl. Bu kanun hükmünde kararnameyle binlerce, on binlerce insanımız işinden, aşından edildi. Mümtaz'er Türköne'nin dediği gibi "Bir harar oluşturuldu; içine suçlu, suçsuz her şey bocalandı." Sekiz yıldır büyük mağduriyetler yaşanıyor. Her apartmanda, her evde bu insanlarımızdan var. Bizim çevremizde bir varsa sizin çevrenizde onlarcası var. Ne zaman bu derde derman olacağız? Ne zaman bu meseleyle ilgili esaslı bir adım atacağız? Bu, sürdürülebilir bir şey değil, ahufigan almış başını gidiyor.
Ben sözlerimi şöyle tamamlamak isterim: Önce adalet ve ahlak, herkes için adalet ve ahlak, her daim adalet ve ahlak diyorum ve sözlerimi birçoğunuzun bildiği merhum Aliya İzzetbegoviç'in şu sözleriyle bitiriyorum: ‘İktidara gelirseniz hâl ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendinizi beğenmişlik etmeyin, size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur, her iktidar geçicidir ve herkes er veya geç önce milletin ve nihayet Allah'ın önünde hesap verecektir.’
Evet, sonsuz iktidar yoktur. Herkes er veya geç hesap verecektir. Adaletten şaşmamak dileğiyle."