Parti Sözcümü ve İstanbul Milletvekilimiz Birol Aydın, STK ve Halkla İlişkiler Başkanlığımız tarafından yürütülen “Millet-Vekili Buluşması” programı kapsamında Karabük’te ziyaretler gerçekleştirerek basın mensupları ile bir araya geldi.
Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Aydın, şunları söyledi:
“Türkiye’nin kötü yönetildiği, kötü yönetim eliyle ekonomisin çökertildiği, üstüne de kamu kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiği bir süreci uzun bir süredir yaşadık, yaşıyoruz. Kamplaşma ve kutuplaşmayı tercih eden, toplumsal dayanışma ve uzlaşmayı kendisinin sonu gören 20 küsur yıllık bir iktidarın ülkeyi getirdiği nokta; devlet işleyişinde bozulma, fikir, erdem ve ahlak zemininde ise apaçık yozlaşmadır. Sayın Erdoğan ile iktidar partisi ve ittifak ortaklarının seçim meydanlarında vaat ettikleri ile seçim sonrasında yaşattıkları arasındaki ciddi uçurum ortadadır: Seçim öncesindeki söylem faizlerin düşmesi iken, seçimden sonraki eylem faizlerin üç kat yükseltilmesi oldu. Seçim sürecinde Karadeniz’de doğalgaz, Gabar’da petrol bulunmuştu. Seçim sonrasında ise çareyi petrol ürünlerine iki kat zam yapmakta buldular. Emekçilerimiz ve emeklilerimiz ‘maaş ve ücretlerde, refahı ve kalkınmayı da artıracağız’ vaatlerinin gerçekleşmesini beklerken, vergi ve harçlara bel büken artış gerçeğini yaşamak zorunda bırakıldı. Emeklinin maaşı değil, borçları ve yoksulluğu arttı. Kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine Merkez Bankasının enflasyon tahmininin dahi altında artış yapılması karara bağlandı. Özetle; yaptıkları tüm hataların, yapmaktan yorulmadıkları yolsuzlukların, ses çıkarmadıkları hırsızlıkların bedelini millete fatura ettiler.
Hükümet Millete Verdiği Sözleri Tutamayacağını İtiraf Etmiştir
Hükümet ilk üç aylık icraatlarıyla, millete verdiği sözü tutmayacağını, ekonomiyi düzeltemeyeceğini, bu yanlış anlayıştan vazgeçmeyeceğini, dış politikada şahsiyetli bir duruş sergilemeyeceğini itiraf etti. Bu, aynı zamanda Saadet Partisi olarak ortaya koyduğumuz eleştirilerin, tespitlerin ve nihayet siyasi kulvara ilişkin tercihlerimizin doğruluğunu da ispatladı.
Anayasa Değişikliğinden Önce Anlayış Değişikliğine İhtiyaç Var
Yerel seçim süreci yaklaştıkça Erdoğan ve Cumhur İttifakı, yeni anayasa, sivil anayasa söylemlerini güçlendirdi. Daha da artıracak. Türkiye’yi yönetemediklerinin ekonomiyi çökerttiklerinin gündemden düşmesi adına kürsüde “yeni anayasa” nutukları atıyorlar. Türkiye’nin bir anayasa değişikliğinden önce bir anlayış değişikliğine ihtiyacı var. Yasaları değiştirmeden önce, halihazırda var olan yasaları uygulayacak bir zihniyete ihtiyaç var. Zonguldak, Bartın ve Karabük’ün ve diğer illerimizin her birinin özelde farklı farklı problemleri var ancak genelde/temelde yatan sorun aynı; zihniyet! Yolsuzluk yapmak, bugünkü kanunlara göre suç mu değil mi? Öyleyse sorun yasada mı, anlayışta mı?
Problemlerimizi ve Çözüm Yollarını Biliyoruz
Bugün her birimize bir kağıt dağıtsak ve problemleri ile çözüm önerilerimizi birbirimizden habersiz yazsak; % 99 mutabakata varırız. Problemlerimizi de bunların çözüm yollarını da aslında hepimiz biliyoruz; neyi/nasıl yapmamız gerektiğinde hemfikiriz. Kırmızı ışıkta geçmememiz gerektiğini biliyoruz, bu konuda trafik lambalarının veya polisiye tedbirlerin de %100 çözüm olmadığını da biliyoruz. Öyleyse burada topyekûn bir anlayış, tavır ve tutum değişikliğine gitmemiz gerekiyor.
22 Kez Deneseniz de Bir Kapıyı Yanlış Anahtarla Açamazsınız
22 yıl oldu. Bir kapıyı 22 kez aynı yanlış anahtarla açmayı deneseniz de sonuç değişmez. O kapı o anahtarla açılmaz! Öyleyse 23.’de farklı bir tercihte bulunmamız gerekir. Bu iktidar 22 yıldır, referandumlarda, genel ve yerel seçimlerde milletten ne istedi de alamadı? Sorunlarımızın çözümü için ya yönetimde bulunanlar anlayış değişikliğine gidecek, (ki bugüne kadar olmadı) ya da biz yönetimde bulunanları değiştireceğiz.
Her Yeni Dedikleri, Bir Öncekini Aratıyor
2021, 2022, 2023 hedeflerinin hiçbirini tutturamayan iktidar, şimdilerde 2024, 2025, 2026 yıllarını işaret ediyor. Öngörülerinin revizesinin revizesini yaptıkları halde hiçbirini tutturamadılar. Aradan geçen 5-6 yılın ardından şimdi 5-6 yıl öncesinin rakamlarını hedef olarak belirlemişler. Dolar kurunun yaklaşık 50 lira olacağını öngörüyorlarmış şimdi. Ne zaman başları sıkışsa ya yeni bir anayasa paketi ya da yeni bir ekonomi programı açıklıyorlar. Her yeni dedikleri ise bir öncekini aratır hale getiriyor. Son açıkladıkları OVP bile, başarısızlığın ilanıdır aslında. Her sene sınıfta kalıp, dönem başında ‘bu kez söz derslerime çok çalışacağım’ diyen bir öğrenci gibi hareket ediyorlar.
Seçimden Önce Bal-Şerbet Vadedip, Seçimden Sonra Millete Zehir İçiriyorlar
‘Seçimden önce bol keseden vaatlerde bulun, seçime kadar idare et, seçimden sonra ise millete kemer sıktır’ politikası uyguluyorlar. Seçimden önce bal-şerbet vadedip, seçimden sonra millete zehir içiriyorlar. Ferîdüddin Âttar’ın ifadesiyle; ‘İbrahim gibi sözler söylüyorsun, ama neden Nemrutçasına harekette bulunuyorsun?’ Doğru işi doğru yapmak başka yanlış işi doğru yapmak başkadır. Bugün yaşadığımız problemlerin büyük kısmı işte bu anlayıştan kaynaklanmaktadır. Sözün güzelini söyleyip, işin yanlışını yapmaktan, yanlış işi doğru yapmaktan kaynaklanmaktadır.
Yerel Yönetimlerde Değişimi Başlatalım
‘Peki siz ne yapacaksınız?’ Diye soruyorlar; biz, sözün güzelini söylemeye, doğru işi de doğru şekilde yapmaya devam edeceğiz. Biz Saadet Partisi olarak Türkiye’nin mevcut konumunu, ekonominin hali hazırdaki durumunu hak etmediğini görüyor ve biliyoruz. Kurtuluş imkânsız değil mümkündür, refaha kavuşmak ve refahı adil paylaşmak şarttır diyoruz. Milletimize; gelin yerel yönetimlerle değişimi başlatalım, Hükümetin ürettiği faturanın bir kısmından yerel seçimlerde kurtulalım teklifini yapıyoruz. Zira beldelerimiz, ilçelerimiz, illerimiz adil yönetilirse, yolsuzluk biterse, kaynaklarımız adil ve verimli kullanılırsa ülkemizde adaletin hâkim olması, yolsuzluğun son bulması mümkün hale gelecektir.”
Aydın, program kapsamında teşkilat büyüklerimizi ve iş insanlarını ziyaret ederek Karabük Anadolu Gençlik Derneği’nde İl, İlçe ve MİLKO teşkilatları ile bir araya geldi.