Genel Başkanvekilimiz Sabri Tekir, TBMM Grup Toplantısında Gündeme İlişkin Değerlendirmelerde bulundu.
Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılından bu zamana kadar aradan 13 yıl geçtiğini belirten Tekir, şunları söyledi:
“15 Mart 2011 Suriye iç savaşının başladığı yıl. Aradan tam 13 yıl geçti. Bu savaş ülkemizde maalesef ağır sosyal ve ekonomik hasarlar bırakmıştır ve bırakmaya devam ediyor. İlk günden itibaren Esed yönetimi ile diyaloğun taraftarı olduk. İktidar ise, bildiğini okumaya devam etti. Savaşın sonunda ülkemize büyük bir mülteci akını oldu. Ülkemize bu süre içinde milyonlarca mülteci geldi, büyük bir mülteci sorunu oluştu. Şimdi de bu sorun insani yöntemlerle çözülmeyi bekliyor.
SURİYE YÖNETİMİ İLE GÖRÜŞMELİSİNİZ
İktidar, yıllar önce söylediğimizi yeni idrak etmekte, ancak ba’de harabil Basra. 22 yıllık dış politikadaki yanlış hesap, bu kez Şam’dan dönmüştür. Bir kez daha uyarıyoruz. Suriye yönetimi ile görüşmelisiniz. Güney sınırımızda huzur ve güvenliği sağlamalısınız. Milyonlarca mülteci kardeşimizin can ve mal güvenliğini temin ederek ana vatanlarına dönmesini sağlayın. İnsan onur ve haysiyetine yaraşır bir geri dönüşü daima desteklenecektir. Böylece, ülkemizin kurumları ve ekonomisi üzerindeki yük hafifletilmiş olacaktır.
MÜLTECİ SORUNU DIŞ GÜÇLERİN PROVAKASYON SAHASI HALİNE GELDİ
Mülteci sorunu dış entelijans servislerinin provokasyon sahası haline gelmiştir; bu da ülkemizin varoluşuna yönelik bir tehdit haline dönüşmüştür. Hatırlatmak isteriz ki gerçek “BEKA” sorunu budur. Bu sorun görmezden gelinemez. İfrat ve tefrite düşmeden, faşizmin iğvasına kapılmadan sorun ivedilikle çözülmelidir. Yanlış politikaların faturası aziz milletimize ya da mazlumlara ödettirilemez. Buna şiddetle karşıyız.
AĞIR BEDELLER ÖDEDİK
Dün dost dediğine bugün düşman, düşman dediğine ise dost diyen iktidarın özellikle dış politikada hata yapma lüksü yoktur. Bölgemiz ve özellikle ülkemiz ateş çemberi içinde kalmıştır. Irak’ta, Suriye’de, Gürcistan’da, Ukrayna’da, Libya’da yaşanan her çatışma ülkemizi derinden etkilemektedir. Bunu acı tecrübelerle öğrendik. Yaşanan hiçbir savaşın kazananı olmaz. Ülkemiz bu dönemde ağır bedeller ödemiştir. Dolayısıyla, bölgemizin huzur ve barışı için fayda sağlayacak, katkıda bulunacak bir dış politika tavsiye ediyoruz. Suriye lideri Esed ile birileri üzerinden değil, yüz yüze görüşülmesi, hatalardan ders çıkarılması yegâne beklentidir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın son günlerdeki ifadeleri bu çerçevede geç kalınmış olsa da olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
ÜLKEMİZ EKONOMİSİ CAN ÇEKİŞİYOR
Ülkemiz ekonomisi uzun dönemdir adeta can çekişmektedir. Yıllardır kısır bir döngüye alınan ekonomi yönetimi, milletimizin hiçbir derdine deva olmamıştır, olamayacak gibi görünmektedir. Faiz lobilerinin, rant odaklarının, yandaş iş insanlarının kıskacına alınan Türkiye ekonomisi, krizden krize sürüklenmektedir.
Mutfaklardan yükselen ateş, haneleri temelden sarsan yoksulluk, ufuklarımızı ve yarınlarımızı karartan enflasyon canavarı; iktidar ve yandaşları dışında milyonlarca insanımızın belini bükmüştür. İktidarın rakamlarla olan oyunu, milletimizin omuzlarındaki yükü daha katmerli hâle getirmiştir.
NEYİ BAŞARDINIZ?
İngiltere’den minnet rica getirilen sayın bakanın ‘başardık’ sevincinin hemen ardından gelen zam haberleri ise neyin başarılmak istendiğini muğlak bir hâle getirmektedir.
Amacınız açlık sınırının altında bir asgari ücret ise evet başardınız. Hedefiniz, milyonlarca emekliyi ucuz ekmek kuyruğunda bekletmek ve açlık sınırının yarısına tekabül eden bir ücretle ölümle yaşam arasında bir yere konumlandırmaksa evet başardınız. Vizyonunuz orta sınıfı yok etmek, memuru yoksulluk sınırının altında tutmak ve kira fiyatlarına eş bir maaş ile terbiye etmek ise evet başardınız.
Misyonunuz, faiz lobilerinin çarkları dönsün diye 85 milyon insanı yarını göremez hâle getirmek ise evet başardınız.
BU POLİTİKA VE ANLAYIŞTAN MİLLETE FAYDA GELMEZ
Londra’dan Türkiye nasıl görünüyor onu siz daha iyi bilirsiniz. Ancak, bilmeniz gereken önemli bir husus daha var, o da çiftçimizin, işçimizin, dar gelirlimizin içler acısı hali. Bunun sorumlusu siz değilsiniz ama tüm bunların iştirak halinde sorumlu ortağı oldunuz.
Birden fazla maaşların, ballı ihalelerin, milyarlarca TL tutan gereksiz projelerin, yap-işlet-devret soygunun ve daha nice kötü icraatın altında sizin de imzanız var.
Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pulun düştüğü bu kara, haksız ve ceberut düzenin uyguladığınız yanlış reçete ile çözülemeyeceği aşikârdır. Sizin dolayısıyla iktidarın politikası kapitalizmin çarklarına su taşıyan anlayıştan kaynaklanmaktadır. Bu anlayıştan ve bu tür politikadan aziz milletimize bir fayda gelmez, gelmiyor ve gelmeyecektir. Şimdiye kadar kaostan, askeri müdahalelerden başka bir sonuç da vermemiştir. Yıllardır çiftçiye, asgarî ücretliye, memura, emekliye ve gençlerimize hiçbir şey vermediğiniz gibi ellerinde avuçlarında kalanlarını da almaya çalışıyorsunuz.
HALK CANINDAN BEZDİ
Şarkışlalı Aşık Serdari’ diyor ki:
‘Tahsildar da çıkmış köyleri gezer, Elinde kamçısı fakiri ezer, Yorganı döşeği mezatta satar, Hasırdan serilir çulumuz bizim’
Aşık Serdari’nin dediği gibi, vergi ve zam kamçısı bugün sizin elinizde. Bunlarla ekonomiyi, ülkemizi düze çıkaracağınızı umut ediyorsunuz. Bu kullandığınız enstrümanların, uyguladığınız politikaların, halkımızı canından bezdirdiğini de bilmelisiniz.
Bilmeniz ve işitmeniz gereken başka şeyler daha var:
Türkiye’nin dört bir yanında çiftçilerimiz feryat ediyorlar. Girdi maliyetlerine gelen devasa zamlara karşılık devletin alım fiyatlarına yaptığı zamlar devede kulak mesabesinde bile olmadı. Buğday, arpa, çay ve daha birçok ürünün açıklanan alım fiyatları çiftçimizi açlığa terk etmekten başka anlam ifade etmiyor. Kendi çıkardığınız kanunda öngörülen desteğin dörtte birini bile çitçimize veremediniz.
Bugün çay üreticilerimiz bir kilo çay karşılığında iki ekmek dahi alamamaktadır. Sarayın koridorlarında gezenler, halkın sofrasına sırtlarını dönmüşler.
CUMHURBAŞKANINA ÇAĞRI!
Ramazan ayında planlı programlı bir şekilde halk sofrasına oturan Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum; çıkın ve Anadolu’da çat kapı bir aile sofrasına oturun. Bakanınızın çok bulduğu asgarî ücret yetiyor mu yetmiyor mu kulaklarınızla duyun, gözlerinizle görün. Elektriğe getirdiğiniz zamların bir karabasan gibi milletimizin tepesine çöktüğüne şahit olun.
TÜİK RAKAMLARI VİCDANINI YİTİRMİŞ ZİHNİYETİN MANİPÜLASYONUDUR
Emriniz altına aldığınız TÜİK’in yalan yanlış rakamları, yaşanan ağır enflasyonun en büyük sebebidir. Mark Twain’in ‘Rakamlar yalan söylemez ama insanlar rakamlarla yalan söyler.’ Vecizesini TÜİK sayesinde bütün halkımız anlamıştır. Son günlerde gündeme düşen TÜİK listeleri aklımızla resmen alay etmektedir. Bugün Türkiye’nin büyükşehirlerinde 5845 liraya kiralık ev bulabilen beri gelsin. Hangi üniversitenin özel yurt ücreti 457 lira, TÜİK söylesin, çocuklarımızı oraya gönderelim. Memurun, asgarî ücretlinin alacağı zam oranlarına doğrudan etki eden bu rakamlar, vicdanını yitirmiş bir zihniyetin manipülasyonudur. TÜİK’in koridorlarındaki ütopya, aziz milletimizin distopyası haline gelmiştir. Buyurun açıklanan sepetteki bazı ürünleri gösterelim. Bunlar özel marketlerden değil bizzat Tarım Kredileri Kooperatiflerine ait marketlerden alınmıştır.
1 kg soğan 14 TL 80 kuruş, 1 kg nohut 62 TL 98 kuruş, 1 kg kuru fasulye 79 TL, 1 kg peynir 157 TL, yağlı salamura zeytin 185 TL, zeytinyağı 269 TL. Tarım Kredi Kooperatiflerinden yapılan bu alışverişin toplam maliyeti 768 TL 26 kuruş.
TEK DOĞRU VERİ MARKET POŞETİNİN ÜCRETİ
TÜİK verilerine göre ise bu sepetin Tutarı 508 TL. TÜİK’in listesindeki tek doğru ürün market poşetinin ücreti. Onun da hangi vakfa gittiğini ilgililer iyi biliyor. Merak edilen husus şu: sizin rakamlarınız mı doğru, yoksa Tarım Kredi Kooperatifi mi halka pahalı ürün satıyor? Vatandaşın sepetiyle, ekmeğiyle ve geçimiyle oynamayınız. Bu ne size ne de ülkeye hayır getirmez. Açıkladığınız listenizdeki fiyatlar tam olarak nerede geçerli ise söyleyin de halkımız alışverişini oradan yapsın!
DOĞRU BİLDİĞİMİZİ İFADE EDERİZ
Saadet Partisi olarak 50 yıllık bir geçmişe ve siyasi geleneğe mensubuz. Doğru bildiğimizi daima ifade ettik ve ederiz. Erbakan Hocamızın döneminde, yani 54. Hükümette aziz milletimizin feryatlarına kulak verdik, politikamızı bu yönde oluşturduk. Dolayısıyla bizim politikamız, siyaset felsefemiz, adil bir bölüşümden yana olan tavrımız bütün milletimizce malumdur.
Üretimi, istihdamı, sanayiyi, ihracatı merkeze koyan ekonomi anlayışımız, faiz lobilerinin daima korkusu olmuştur. Alınteri dökerek kazanılan helal paranın ülkemiz için tek çıkar yol olduğunu her fırsatta dile getirdik. Faiz ve enflasyon canavarı ile baş etmenin milletine ve kendi üretimine güvenen bir yönetimle baş edileceğini zamanında ispat ettik. Fakat sıcak paranın ve faizin kokusunu alanlar, aziz milletimizi bir sömürü düzeni ile yoksullaştırmaya devam etmektedir.
KKM’nin görünen maliyeti 48 milyar dolar. Merkez Bankası önceki dönem kar-zarar kalemindeki zarara ilişkin detay veriler 30 Nisan’da Genel Kurula sunulan finansal tablolarda daha net bir şekilde gösterilmiştir. Bunlar arasında yabancı para işlemlerden kaynaklı kur değişiminin etkisi de bulunuyor. Ancak Merkez Bankası’nın işlemlerindeki kur farklarını gösteren değerleme hesabında da 2023 itibariyle 817.8 milyar TL’lik açık görünmektedir.
Hazine ve Maliye Bakanlığı daha yeni 9 ay vadeli kuponsuz bono ihalesinde, 27,5 milyar TL’lik teklife karşılık 4,48 milyar TL net satış gerçekleştirmiştir. 9 ay bono ihalesinde basit faiz yüzde 46,15, bileşik faiz yüzde 48,63 olmuştur. 7 yıl vadeli değişken faizli tahvil ihalesinde 3,69 milyar TL net satış yapılırken bu tahvile 12,9 milyar TL teklif geldi. 7 yıl vadeli değişken faizli tahvilde dönemsel faiz yüzde 23,38 olarak kaydedildi.
MİLLİ PARAMIZ SADECE YOKSULLUĞU SATIN ALABİLİYOR
Bugün en büyük banknotumuz 200 TL. Bununla bırakın ailelerin pazar alışverişini, gençlerimizin iki kahvesine bile yetmiyor. Vatandaş, her sabah uyandığında cebindeki paranın kısmının uçup gittiğini görmektedir. Milli paramız, artık sadece yoksulluğu satın alabilmektedir. Bu haksız zalim düzen bir değirmen taşı gibi aziz milletimizi öğütmektedir.
Öğütülen emeklimizdir, işçimizdir, memurumuzdur, cıvıl cıvıl olması gereken gençlerimizdir. Bundan başka ülkemizin refahıdır, huzurudur, geleceğidir, umududur. Öğütülen milyonlarca vatandaşımızdır, öz kaynağımızdır, bereketli topraklarımızdır. Biz bu değirmene daha fazla su taşınmasına, aziz milletimizin öğütülmesine razı gelmeyeceğiz. Biz bu reçeteyi uygun görmedik, görmüyoruz, görmeyeceğiz. Biz Milli Görüş’ün neferleri olarak son nefesimize kadar Adil Düzen Ekonomisi için canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Bizim milletimize olan sevgimiz, inancımız ve güvenimiz faiz lobilerinin ve rant odaklarının her türlü menfaatlerinin üstündedir.
MEMURUN ASGARİ ÜCRETLİNİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEĞİZ
Biz; Urfa Harran’da kara kara düşünen çiftçi kardeşimizin derdini, Kocaeli’de gece vardiyasında ertesi gün yapılacak pazar alışverişinin hesabını yapan fabrika işçisinin dramını, TÜİK’in açıkladığı rakamlarla kalacak yurt bulamayan öğrenci kardeşimizin üniversiteye nasıl döneceğini düşünürken ki hayal kırıklığını, İstanbul’da sabahın köründe belediyenin ekmek kuyruğuna yetişip ekmek alma derdine düşen emeklinin yoksulluğunu, üniversiteye geçecek oğlu için ek iş yapmak zorunda kalan memurumuzun çilesini duyuyoruz, görüyoruz ve biliyoruz. Üç maymunu oynayanları da şiddetle kınıyoruz. Aziz milletimizi aciz bırakma hevesinde olanların dün nasıl karşısında olduysak bugün de karşılarındayız. Erbakan Hocamızın döneminde memurun, asgari ücretlinin yüzünü nasıl güldürdüysek yarın da güldüreceğiz. Aziz milletimiz için önce Allah sonra Saadet var.
Bugün ekonomi tepetaklak olsa da bunu mutlaka ama mutlaka düzelteceğiz. Mevcut düzenin çarkları kırılmış, sömürü anlayışına dayalı düzeni yıkılmıştır. Yapılanların, uygulananların ve bunları sürdürmeye çalışılanların tamamı aziz milletimize bedel ödetmek arzusundadırlar. Bu bedeli ödetmeyeceğiz. Daha iyi bir Türkiye mümkün. Bunu hayata geçirecek olan da yine Aziz Milletimizle birlikte Saadet Partisi’dir.”