Genel Başkan

Genel Başkanvekilimiz Mahmut Arıkan: “AK Parti Kendi Dünyasında Liderken, Vana Başında İsrail'e Er Olmuştur!"

Genel Başkanvekilimiz Mahmut Arıkan, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına İsrail’in Lübnan’da çağrı cihazlarına yönelik gerçekleştirdiği saldırıya değinerek başlayan Genel Başkanvekilimiz Arıkan, şunları söyledi:

“İsrail, Lübnan’da çağrı cihazları üzerinden bir dehşet saçtı. Şu anda 9 ölü, 2.800'den fazla yaralı var. Bu son saldırılar, Siyonist İsrail’in insan hayatını hiçe sayan acımasız politikalarının bir başka somut örneğidir. Teknolojinin, bu eli kanlı rejim tarafından katliam aracı olarak kullanılmaya devam etmesi, Siyonizm’in insanlık için ne denli büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Ben hayatını kaybeden tüm masumlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Ayrıca şunu belirtmek isterim, elbette önümüzdeki günlerde olay aydınlatılacaktır. Fakat saldırının hemen ardından, İsrail’e yine ‘yenilmez güç’ imajı vermeye çalışan bir takım odaklara da dikkat çekmek isterim. Bunun masum bir girişim olmadığını düşünüyoruz.
ADNAN MENDERES’İN İDAMI
Cumhuriyet tarihimizin askeri yönetim tarafından gerçekleştirilen ilk darbesi olan 27 Mayıs 1960 Darbesi, ülkemizde sonu bitmek bilmeyen bir darbeler silsilesi başlattı. Her darbede olduğu gibi, bu darbede de hedef alınan demokrasi kültürü ve milli irade oldu. Bu darbenin ardından yapılan göstermelik mahkemelerle idama mahkûm edilen, Adnan Menderes’i, Fatin Rüştü Zorlu’yu ve Hasan Polatkan’ı vefatlarının 63. yıldönümünde rahmetle anıyorum.
Askeri ve sivil vesayetler, darbeler, muhtıralar ve yozlaşan hukukla sürekli inkıtaya uğrayan demokrasimiz; bugün de yine can çekişmektedir. Ortak akıl ve muhafazakâr demokrasi patentiyle iktidara gelenler maalesef önce muhafazakârlığın sonra ortak aklın en son da tek adam rejimiyle demokrasinin canına okumuştur. Biz bunu değiştirmek, ülkemizi hak ettiği yerlere getirmek ve yaşanılabilir bir Türkiye inşa etmek için onlarca yıldır mücadele ediyoruz.

Biz darbelerden en çok mustarip olan siyasi hareketiz. Ama her baskıdan, her zulümden güçlenerek çıktık. Necmettin Erbakan Hocamız, ne zaman aziz milletimizin lehine bir proje, bir eser kazandırsa askeri ve sivil vesayet ‘Demokles’in kılıcı’ gibi üstünde belirirdi. Ama ne Hocamız bunlardan yıldı. Ne de biz yılacağız!

Yarın 19 Eylül, Gaziler Günü. Ben öncelikle ülkemiz ve milletimiz için canlarını ortaya koyan tüm gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Yine ülkemiz ve milletimiz için canlarını feda eden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, şükranla anıyorum. Tarihimizin pek çok anı, memleketimizin her karış toprağı şehitlerimizin fedakarlıklarına gazilerimizin dirayetlerine şahittir. Dolayısıyla istiklal şairimizin ‘Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda’ dizesi bir mübalağa değil, hakikatin ta kendisidir. 
Ecdadımızın bu emanetine, torunları olarak, gözümüz gibi bakmayı bir borç ve sorumluluk biliyoruz. Bu vesileyle aziz vatanımız ve bayrağımız uğruna yedi düvelin karşısında elif gibi dikilen ve ‘gelen cehennemdi, göğsümüzde söndürdük’ diyen gazilerimizi şükranla anıyor, sağlıklı, müreffeh günler diliyorum.
İKTİDARIN YENİ GÜNAH KEÇİSİ EYT!
İktidar yeni günah keçisini buldu: EYT! Ekonomiyi bir türlü rayına koyamayan iktidar ve şürekâsı faturayı EYT’ye ve güya kendisini buna mecbur eden muhalefete kesti. EYT’liler yakında ekonomik krizin temel sebebi ilan edilirse şaşırmayalım. İktidar günah keçisi arıyorsa biz kendilerine yardımcı oluruz.
Köprüler için araç garantisi, hastaneler için hasta garantisi, gözleri ışıldayan hazine ve maliye bakanları, kur korumalı mevduat için ödenen farklar… Faize giden alın terleri, haraç mezat satılan kamu malları, birden fazla maaş alan bürokratlar, çiftçinin elinden alınarak tekelleştirilen tarım… Suriye politikasının maliyeti, Mısır politikasının maliyeti, Körfez ülkelerine dönük politikanın maliyeti, yolsuzluk ve ihale fesatlarının maliyeti. İktidar boş yere uğraşmasın hukukta, dış politikada, ehliyet ve liyakat meselesinde rasyonel hale gelinmeden; yolsuzluk, kayırmacılık ve ekonomik fesatçılığı ciddi manada önleyici tedbirler almadan ekonomik rasyonalizmleri hiçbir anlam ifade etmez, etmeyecek de. 
MAAŞ ARTIŞI YAPMAMAK İÇİN FORMÜL ARAYIŞINA BAŞLADILAR
AK Parti’nin ekonomik rasyonlizmine örnek bir cümle vereyim; ‘Enflasyonun düşmesi fiyatların düşeceği anlamına gelmiyormuş!’ Biz enflasyonu yanlış biliyoruz o zaman! Ya da TÜİK'in açıkladığı rakamlara iktidar da inanmıyor artık! Merdi Kıpti Şecaat Arz Ederken Sirkatin Söylermiş! Hükümet şimdiden Ocak ayında maaş artışı yapmamak için formül arayışına başlamış. Bu haberi vermek istemem ama maaş artışları artan fiyatlara göre değil, düşen enflasyona göre yapılacak anlaşılan! Çok ilginç, bir bakıyorsunuz, baba ekonomist, oğul ekonomist, damat ekonomist... Sonuç ne? Türkiye enflasyonda, faizde ve daha nice olumsuz iktisadi göstergelerde dünya lideri.
OPERATÖR ŞİRKETLERİNİN BOZULAN EKONOMİDEN BİLE BAĞIMSIZ FİYATLANDIRMALARI VAR
Günlerdir gündemin ilk sıralarında operatör şirketlerinin tarife fiyatları maalesef ki bozulan ekonomiden bile bağımsız bir fiyatlandırması var. Savaştaki ülkelere bile ülkemizin onda biri ücretle sınırsız internet sağlayan operatörler; söz konusu Türkiye olunca hiçbir yatırım ve modernizasyon yapmıyorlar. Daha acısı Avrupa’nın en yavaş olan internetini astronomik rakamlarla müşteriye yansıtıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Soğan ve patates stokçuları ile ‘terörle mücadele’ kapsamında mücadele eden iktidarı bu konu ile de ilgilenmeye davet ediyoruz.
İNSANLAR KREDİ KARTI KULLANMAK ZORUNDA DEĞİL!
Ekonomi yönetiminin son sürprizi ise insanlarımızı kredi kartlarına mahkûm etmek oldu. Nakitsiz toplum inşası belli ki birileri tarafından iktidara ihale edildi. İnsanlar kredi kartı kullanmak zorunda değildir, bankaların faiz sarmalına katılmak zorunda değildir. Kara paranın itinayla aklandığı liberal ekosistemde emeğin ve alın terinin karşılığı maalesef kredi kartı limitine hapsedilmiştir. Bu milletin hassasiyetlerine, değerlerine uygun olmayan politikalarla günü kurtaramazsınız. Sizin için günü kurtarma aracı olan ‘Nas’a; gerçekten inanan bir millet var karşınızda. Amaç kayıt dışı ekonomiyi engellemekse buyurun önce; kara para aklayanı aklayan MASAK’tan ve hukuk sisteminden başlayabilirsiniz. İnsanların alın teri dökerek kazandığı paraları nasıl kullanacağını belirlemek iktidarın inisiyatifinde değildir. Her gün faiz marifetiyle eksilen paranın kalanını nasıl ve hangi yoldan harcayacağını öğretmek iktidarın işi değildir. İktidarın görevi insanların refahını sağlamaktır. Bu konuda iktidarı uyarmayı çok önemli bir vazife görüyoruz.
ÖĞRETMENİNE SİLAH DOĞRULTAN ÖĞRENCİLER VAR!
Bugün ülkemizin en acil çözülmesi gereken sorunu ekonomiden de önce milli eğitimdir. Çünkü bizler Milli Görüş politikalarıyla ekonomiyi düzeltmenin zor olmadığını biliyoruz. Geçmişte bunu başardık. Vaat etmiyoruz biz bunu, ispat ettik!
Fakat psikoloji altüst olmuş, gelecekten ümidi kesilmiş bir nesli düzeltmek maalesef en zor olandır. Bir ülkenin 30 yıl sonrasını anlamak için bakmamız gereken ilk yer okullarıdır ve okullarında verilen eğitimdir.
Bizler bugün okullarımıza bakınca ne görüyoruz peki?
●    Hademeye asgarî ücret dahi veremeyen bir bakanlık yüzünden kir pas içinde olan okul binaları görüyoruz.
●    Öğretmen açığını atama ile çözmek yerine sözleşmeli öğretmenleri asgarî ücretin altında çalıştırarak çözmeye çalışan bir zihniyet görüyoruz.
●    Kendisine yakın olanı alabilmek için bu ülkenin pırıl pırıl gençlerini mülakat marifetiyle yıldıran bir despot zihniyet görüyoruz.
●    Yine bakanlık bütçe ayırmadığı için özel güvenlik tutamayan ve bundan dolayı silahlı saldırılara uğrayan idareciler, öğretmenler görüyoruz.
Bugün öğretmenine silah doğrultan öğrenciler var arkadaşlar. Daha 20 yıl önce bu ülkede öğretmene bırakın şiddet uygulamayı itiraz etmek bile edebe, ahlaka aykırıydı. Fakat eğitimin başsız ve denetimsiz bırakılması toplum psikolojisini ve sosyolojik değerlerimizi alt üst etti. Bugün geldiğimiz nokta kesinlikle bizim hak ettiğimiz yer değildir. Bunlar acilen değiştirilmelidir. Söylerken bile hicap duyuyorum ama öğretmene uygulanan şiddet doktorlarımıza uygulanan şiddet gibi normalleştirilmemelidir.
Evvelsi gün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ‘Türkiye Tech Visa’ Programını tanıttı. Teknoloji profesyonelleri ve girişimciler için büyük bir fırsat. Yurtdışından gelecekler için geniş bir yelpazede muafiyet sunulmuş. Fakat bu "büyük fırsat" aslında derin bir çelişkiyi de ortaya koyuyor. Yurt dışından gelen genç girişimcileri ülkeye çekilmeye çalışılırken, kendi genç nüfusumuz ihmal ediyor.
Türkiye'de yaşayan birçok genç, sürekli artan yaşam maliyetleri, işsizlik oranları ve sınırlı imkanlar nedeniyle hayat mücadelesi verirken, yabancı girişimcilerin devlet desteğiyle avantajlı hale gelmesi en büyük adaletsizliktir! Elbette bu program yapılmasın demiyoruz! Türkiye’de doğup büyüyen bir gencin, bir girişimcinin karşılaştığı zorluklar göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Aynı şartların, Türkiye’nin kendi gençlerine de sunulmasını istiyoruz. Unutulmamalıdır ki! Bunlar bizim gençlerimiz, bizim geleceğimiz!
TÜRKİYE HIZLA ŞİDDET SARMALINA DOĞRU İLERLİYOR!
Her geçen gün tüylerimizi ürperten yeni şiddet ve canilik vakalarıyla karşılaşıyoruz. Dizi izler gibi, neredeyse günlük rutinimiz haline geldi. Mafya ve çeteleşme o noktaya geldi ki Sayın İçişleri Bakanı kafasını kaldırıp bu konulara odaklanamıyor. O nedenle de çocuklarımıza yönelik vahşet olayları konusunda bataklığı kurutmaya dönük önlemler almak yerine sineklerin peşine düşüyor iktidar. Şiddetle topyekûn mücadele mantığıyla hareket edilmeden mesafe alınamaz. 

Toplumla iç içe olan kamu görevlileri; tespit, bildirim ve önlemeye dönük olarak daha aktif hale getirilmeli. Mahalle ve köy muhtarları, mahalle polislerimiz, kırsalda jandarmamız hatta imamlarımız daha aktif olmalı. İçişleri Bakanlığı yeni yol haritası belirlerken tespit, bildirim ve önleme mekanizmalarına daha fazla ağırlık vermeli. Tabi RTÜK’ü de yanına alarak. Diziler ve gündüz kuşağı programları şiddeti teşvik ettiği sürece şiddeti nasıl önleyeceksiniz? 
HERKESİN KENDİSİNİ BİR PARÇASI HİSSETTİĞİ ANAYASA’YA SAADET PARTİSİNİN KAPILARI AÇIK!
Anayasa ve özellikle Anayasa’nın 4. Maddesi yine tartışmaya açılmış durumda. Yeni Anayasayı kaç yıldır tartışıyoruz? Hatırlayanınız var mı? Kaç yıldır bir darbe anayasasının Türkiye’ye yakışmadığını söylüyoruz? Üstelik kimse buna karşı da çıkmıyor. Peki, yeni anayasa sihirli bir değnek mi? Mesela:
-    Ekonomiyi düzeltebilir mi?
-    Asgari ücretliye ve emeklilere nefes aldırır mı?
-    Kiraları öder mi? Ev ve araba fiyatlarını düşürür mü?
-    Yozlaşmayı, sosyal çürümeyi önleyebilir mi?
-    Faizi indirir, borçları öder mi?
 
Yeni Anayasa’ya karşı değiliz. Fakat öyle bir Anayasa yapalım ki bir kırk yıl daha bu konuyu tartışmayalım. Kimseyi dışarıda bırakmayan, aidiyet duygusunu güçlendiren ve herkesin kendisini bir parçası hissettiği bir Anayasa’ya Saadet Partisi’nin kapıları her zaman açıktır.
AK PARTİ KENDİ DÜNYASINDA LİDERKEN VANA BAŞINDA İSRAİL’E ER OLMUŞTUR! 
Maalesef dış politikada da pek parlak bir vaziyet yok. Gazze meselesinde kimin eli kimin cebinde belli değil. Soykırım ikinci yılına girerken iktidar Söylemde Gazze’ye eylemde ise İsrail’e destek olmaya devam ediyor. Vizesiz Avrupa hayal oldu, yakında Schengen vizesi için bile alarm zilleri çalacağa benziyor. Geri kabul anlaşmasıyla ne elde ettik bileniniz var mı? Yoksa bizim esnaf siyasetçilerimiz yine kandırıldı mı?
Avrupa'da aşırı sağın yükselişi Türk ve Müslüman nüfusu daha çok tehdit etmeye başladı.  Üzüntümüzü ve kaygımızı artıran menfur hadiselerle daha sık karşılaşmaya başladık. Hükümet, hamaset ve tribünlere oynamak yerine hak ve özgürlükler eksenli daha aktif bir politika izlemeli. İslam karşıtlığının mülteci ve göçmen karşıtlığında ete kemiğe bürünmesinin daha derin yaralar açmasına izin verilemez. Ümit ediyoruz ki, yarın Erbakan Hocamızın mirası D-8 ile birlikte sadece Müslüman ülkelerde değil batıda da sükûnetin icracısı olacağız. 
Ülkemizin, İslam dünyasının ve bütün insanlığın Hz. Peygamber'in şefkat, merhamet ve sevgi iklimine her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Geçen hafta idrak ettiğimiz Mevlid-i Nebi bu anlamda her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır. Son olarak şunu ifade etmek isterim: 20 gün sonra Gazze’deki savaş 1 yılını dolduracak. İktidar -hala-, -tüm protestolara rağmen- İsrail’e petrol akıtan vanaları kapatmıyor. İsrail’le yapılan ticaretin, petrol sevkiyatının üstü, yapay zeka hamasetiyle örtülemez. AK Parti kendi dünyasında liderken, vana başında İsrail'e er olmuştur!”