Genel Başkan

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu: “Ülkemizi Vesayetin Her Türlüsünden Kurtarmamız Gerekiyor”

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu; “Aslında ülkemizi, vesayetin üniformalısından, cübbelisinden, takım elbiselisinden, forslusundan, hiç ama hiç fark etmez, her türlüsünden kurtarmamız gerekiyor. Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki; 12 Eylül’den gereken dersleri çıkararak, ülkemizde hukuk düzenini hâkim kılmak ve millet iradesini tam manası ile tesis etmek en öncelikli görevimizdir” dedi.

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, düzenlendiği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına Fas ve Libya’da meydana gelen afetler ile Sudan’daki hava saldırısında hayatını kaybedenlere başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerini ileterek başlayan Genel Başkanımız Karamollaoğlu, “Başta İslam alemi olmak üzere, tüm dünyaya afetzedelere el uzatmaları için çağrıda bulunuyorum. Büyük acılar var, büyük kayıplar var; el birliğiyle bu yaraların hızla sarılması gerekiyor. Dost ve kardeş Fas, Libya ve Sudan halkına sabır ve başsağlığı diliyor, elimizden gelen ne varsa her daim yanlarında olduğumuzu ifade ediyorum. Allah, daha beterlerinden korusun inşallah” diye konuştu.

Halen 12 Eylül’ün İzlerini Taşıyoruz

Eylül ayında olduğumuzu ifade eden Genel Başkanımız Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“Eylül denilince, ülkemizde 1980’den bugüne akıllara hemen 12 Eylül gelir. 12 Eylül Darbesi’nin üzerinden tam 43 yıl geçti. Ancak acılar hâlâ taze! Siyasi tarihimizin en kara lekelerinden, aşılamayan travmalarımızdan biri olan 12 Eylül ve ardından yaşanan sürecin derin izleri bugün hâlâ siyasi ve sosyal hayatımızda görünür durumda. Ne yazık ki, 600 binden fazla insanın gözaltına alındığı, binlercesinin yıllarca hapis hayatı yaşadığı, dahası işkence gördüğü, gencecik insanların idam edildiği, 1 milyondan fazla vatandaşımızın fişlendiği bir dönemden bahsediyoruz. Yıllar sonra kurulan ‘bir sağdan, bir soldan astık’ cümlesi de, bu darbenin aslında ülkemizin ve milletimizin tamamının hedef alındığını açıkça göstermektedir. Milli Görüş Hareketi olarak biz de doğrudan darbecilerin hedefindeydik. Partimiz kapatıldı, bizlere siyasi yasak konuldu, birçoğumuz cezaevlerinde yattık. Merhum Liderimiz Erbakan Hocamız ve arkadaşlarımızla birlikte en ağır bedelleri ödedik. Bu dönemde, toplumu bilerek kutuplaştıranların, gençlerimizi ısrarla kamplaştıranların sonuçta ülkemize hangi ağır bedelleri ödettiğini de hep beraber gördük. Aradan 43 yıl geçti, bugün hâlâ bu acı tecrübelerden ders çıkarmayanların olduğunu görüyoruz. Hâlâ kutuplaşmadan, kamplaşmadan siyasi kazanç elde etmeye çalışanlar, insanımızın bir yarısını diğer yarısına düşman göstermeye çalışanlar, ne zaman akıllarını başlarına alacaklar? Ne zaman ülkemizde iktidarlar kendilerinden farklı düşünenleri fişlemekten, farklı fikirlerini beyan edenleri damgalamaktan vazgeçecekler? Dünün mağdurlarının, bugünün zalimleri olduğu bu kısır döngüden ülkemizi ne zaman kurtaracağız? Aslında ülkemizi, vesayetin üniformalısından, cübbelisinden, takım elbiselisinden, forslusundan, hiç ama hiç fark etmez, her türlüsünden kurtarmamız gerekiyor. Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki; 12 Eylül’den gereken dersleri çıkararak, ülkemizde hukuk düzenini hâkim kılmak ve millet iradesini tam manası ile tesis etmek en öncelikli görevimizdir. Cenâb-ı Allah, milletimize bir daha böylesine acılar, ülkemize de böylesine ayıplar yaşatmasın!

2A-2E: Ahlak, Adalet, Eğitim ve Ekonomi

Ülkemizde Eylül ayı, aynı zamanda yeni başlangıçların da zamanıdır. Yeni adli yıl başladı, okullarımız açıldı ve üniversitelerimiz yeni döneme girecek. Ben öncelikle bu yeni dönemin ülkemiz ve insanımız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 2023-2024 eğitim-öğretim yılında öğrencilerimize başarılar, öğretmenlerimize, eğitim camiamıza ve velilerimize kolaylıklar diliyorum. Hemen şunu ifade edeyim ki; her ne yapacaksak eğitimle yapacağız. Her ne adım atacak olursak olalım önce eğitimle başlayacağız. Zira eğitim açığı, başka hiçbir şey ile ikame edilemez! Tabiri caizse, 2A ve 2E birbirlerinden bağımsız düşünülemez! Nedir bunlar? Ahlak ve Adalet, Eğitim ve Ekonomi! Ahlak açığının olduğu bir yerde adalet açığı kaçınılmazdır. Adalet açığının olduğu bir yerde de eğitim açığı mutlaka vardır ve tüm bunların sonucunda ekonomide açıklar, yani kötü ekonomi ise sürpriz bir sonuç olmayacaktır!

Cumhuriyetimizin 100., AK Parti İktidarının 22. Yılında Hâlâ Kalıcı Bir Eğitim Sistemimiz Yok

Son yıllarda yaşadığımız problemlerin ve bunların sebep sonuç ilişkilerini işte bu bağlamda düşünmek gerekir. Ancak bugün özellikle eğitim alanında yaşadığımız problemlere ve bunların çözüm yollarına ağırlık vermek istiyorum. Eğitimde en temelde sistem sorunu ve istikrar eksikliği yaşanmaktadır. Her gelen bakana, müsteşara, hatta genel müdürlere göre sınav adları, sistemi, müfredat ve kurallar sürekli değişiyor. Dün süslü cümlelerle, büyük iddialarla çözüm reçetesi olarak takdim edilenler, bugün problemin kendisi haline geliyor. Bugün övgüyle getirilenler, yarın yergilerin odağı haline geliyor. Ekonomide de durum böyle, eğitimde de! Zira her ikisinde de her şey sürekli değişiyor gibi görünse de aslında zihniyet hiç değişmiyor. Deneme-yanılma yöntemiyle yol alınmaya çalışılıyor. Ancak deneme tahtası olarak kullandıkları; geleceğimizin teminatı gençlerimiz! Cumhuriyetimizin 100., AK Parti iktidarının ise 22. yılında hala kalıcı bir eğitim sistemimiz ve politikamız yok maalesef!

Ders Zili ile Birlikte Alarm Zilleri de Çalıyor!

‘2023 Türkiyesi’nde ders zili çalarken aslında insanımız, ailelerimiz için de alarm zilleri çalmaktadır. Zira eğitim-öğretim yılı hayat şartlarının çok zorlaştığı, alım gücünün oldukça düştüğü, eğitim-öğretim masraflarının kat be kat arttığı bir zeminde, hali hazırda var olan birçok sorunun gölgesinde başladı. Sendikaların yaptığı bir araştırmaya göre; okul öncesinde geçtiğimiz yıl eğitime başlama maliyeti 7 bin 626 TL iken, bu yıl 17 bin 234 TL’ye, ilkokulda ise geçtiğimiz yıl okula başlama maliyeti 12 bin 500 TL iken, bu yıl 28 bin 295 TL'ye yükselmiş. Sadece kırtasiye ürünlerindeki artış oranı da % 92 ile % 318 oranları arasında değişim gösteriyor. Okula başlamanın maliyetiyle de bitmiyor üstelik. Okulda karnını doyurmak isteyen evlatlarımız kantin fiyatlarıyla da baş etmek zorunda. Hesaplamalara göre; içinde bir meyve, basit bir sandviç ve sütün yer aldığı menülerde haftalık maliyet yaklaşık 200 Liraya, aylık da 800 Liraya ulaşıyor.

Ekonomideki Eşitsizlikler, Eğitimdeki Eşitsizlikleri Daha da Derinleştirmektedir

2 veya 3 çocuğu okula giden aileler, bu maliyetlerin üstesinden nasıl gelecekler? Babasının hafta başında verdiği 100 liranın iki gün bile yetmediği öğrencilerimiz, iktidarın diline pelesenk ettiği ‘yüzyıla’ nasıl hazırlanacaklar? Özetle ekonomideki eşitsizlikler, eğitimdeki eşitsizlikleri daha da derinleştirmektedir. Tabi, yaşanılan problemler sadece bununla da sınırlı değil. Daha 2018 yılında eğitim sisteminin tüm sorunlarının çözümü olarak ortaya konulan 2023 Eğitim Vizyonu belgesindeki hedeflerin, neredeyse hiçbirine 2023 yılının sonuna gelindiği halde ulaşılamamıştır. Eğitimde büyük bir belirsizlik ve güvensizlik krizi yaşanmaktadır. Ne öğrencilerimiz ne öğretmenlerimiz ne de velilerimiz bu gidişattan memnun değil. Eğitimdeki problemlerimizi şöylece özetleyebiliriz; Kalıcı bir ‘Milli Eğitim Politikası’ ve kararlılık eksikliği, ‘sınav için Eğitim’ anlayışı, eşitsizlik sorunu. Eğitimden istihdama geçişin işlevsizliği. Öğretmenlik mesleğinin değer kaybı ve çalışma koşullarındaki adaletsizlikler. Niteliksiz üniversiteler. Niteliği göz ardı ederek sadece niceliği esas alan bir anlayışın bu problemlerin üstesinden gelme imkanı yoktur. Planlamadan yoksun, eğitimi sadece bina ve betondan ibaret gören bir anlayışın başarılı olma imkanı yoktur. Defalarca tecrübe edildi, sadece yeni demekle yeni olunmuyor. Reform olarak takdim edilen her şey, problemlere çözüm olmuyor. AK Parti iktidara geldiğinde hayata gözlerini yeni açan evlatlarımız bugün üniversiteli, o zaman ilkokula başlayan evlatlarımızın birçoğu ise bugün ‘diplomalı işsiz’ ne yazık ki! Eğitimde kalite ve istikrar sağlanmadan olmaz! Öncelikle, kişilere veya siyasi çıkarlara dayalı olmayan, uzun vadeli hedefleri ve vizyonu olan bir milli eğitim programı acilen hayata geçirilmelidir.

Eğitim ve İstihdam Bir Bütün Olarak Ele Alınmalıdır!

Sınav odaklı değil, yaşam becerilerine odaklı eğitim anlayışı benimsenmelidir. Eğitim sistemi, sınavları sadece bir ölçme aracı olarak görmeli; eğitim-öğretimin merkezine yerleştirilmemelidir. Öğrencilere ahlaki ve manevi değerlerimiz, eleştirel düşünme, problem çözme ve iletişim becerileri kazandırılmalıdır. Bu çerçevede, okul önlerinde artış gösteren uyuşturucu ticareti ile daha ciddi mücadele edilmelidir. Eğitimdeki eşitsizlikler süratle giderilmelidir. Özellikle köy, belde ve ilçelerimizdeki okulların fiziki altyapıları iyileştirilmeli ve teknolojik imkanlara kavuşturulmalıdır. Ayrıca, ekonomik olarak dezavantajlı ailelere yönelik burs ve destek programları genişletilmeli ve öğrencilerin temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Eğitim ve istihdam bir bütün olarak ele alınmalıdır. Meslek okullarının ve uygulamalı eğitim programlarının yaygınlaştırılması, öğrencilere hem teorik bilgi hem de pratik beceriler kazandırmak için önemlidir.

Nitelikli Eğitimin Teminatı Nitelikli Öğretmenlerdir

Nitelikli eğitimin teminatının nitelikli öğretmenler olduğu unutulmamalıdır. Öğretmen yetiştirme süreçlerinin kalitesi artırılmalı, öğretmenler arasındaki ücret adaletsizlikleri de giderilmelidir. Ayrıca öğretmenlerin barınma ve ulaşım sorunlarına çözüm bulunmalı; kira ve ulaşım desteği sağlanmalıdır. Yükseköğrenime gelince; üniversitelerin yeniden bilimsel özgürlüğün merkezi haline gelmesi için öncelikle siyasi müdahaleler sınırlandırılmalı ve özerklikleri sağlanmalıdır. Bazı üniversiteler hâlâ öğrencisiz iken, yeni üniversite açılmasından vazgeçilmeli; hatta bazı üniversiteler birleştirilmelidir. Eğitimin farklı kademelerindeki problemleri sizlerle kısaca paylaşmaya çalıştım. Biz Saadet Partisi olarak, eğitimin önemi biliyor ve bu nedenle de bu konuya yoğun bir mesai harcıyoruz. Küreselleşme mi? Köleleş(tir)me mi? Kadrolarımız ve politikalarımızla eğitimde yaşanan problemlerin çözümü konusunda iddialıyız. Küreselleşme adı altında köleleş(tir)me oyunlarının da farkındayız! Bu nedenle biz kişilerden ziyade düzene itiraz ediyor, sistemle mücadele ediyoruz. Gençlerimizin ömürlerinin en verimli yıllarını çarçur eden, nesillerimizi heba eden bu yanlış anlayış ve zihniyetlerle mücadele etmeye devam etmekte kararlıyız!”