Genel Başkan

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu: “Adaleti bazen dillerine alıyorlar ama ne olduğunu bilmiyorlar maalesef”

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte Millet Buluşması mitingine katıldı.

Genel Başkanımız Karamollaoğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Kayseri, benim kendi şehrim sayılır. Aslen Sivaslıyım ama benim çocukluğum ilkokul 1’e kadar Develi’de geçti. Ben Kayseri Lisesi’nde 5 sene okudum. 1959 yılında da buradan aslında Kayseri Lisesi baya güzel bir liseydi. Biz 8-10 arkadaş teknik üniversiteye girebildik. Ben de girmiştim o zaman, daha sonra da yurtdışı imtihanlarını kazandığımız için yine 10-15 arkadaş yurt dışına gittik. Onun için Kayserili yarı yarıya olmak benim için büyük bir memnuniyet vesilesi, ne zaman gelsem kendi memleketime gelmiş gibi hissediyorum. Bunu da ifade ederek sözlerime başlamak isterim. Kayseri’de okuduğum için Kayseri’nin benim üzerimde hakkı var. Elbette onu yerine getirmek de bir görev. Şimdi bir vesile çıktı. Allah nasip ederse 15 gün sonra seçimler yapılacak zor bir dönemden geçtik. Sayın Cumhurbaşkanı 21 yıldır görevde bulunuyor. Aslında Anayasa izin vermemesine rağmen oluşturulan algı neticesinde ‘bir 5 yıl daha verin bana Türkiye’yi uçuracağım’ dedi. Tabi Türkiye’yi uçuracağını sadece şimdi söylemiyor. Geçmişte de söylemişti. Bazı yerlerde Türkiye belki uçtu ama konacak bir alan bulamıyor bir türlü… Muhterem arkadaşlarım biz yapılanları inkâr etmeyiz. Doğru, yollar yaptılar, yüksek binalar yaptılar, köprüler yaptılar ama şunu ifade edeyim ki, 1’e mal olacak işi 3’e, 5’e mal ettiler. Sırtımıza bir kambur yüklediler. Bunu da görmek mecburiyetindeyiz. Biz bu seçimlere giderken bazı konularda ittifak etmemiz gerektiğini gördük ve altı siyasi parti bir araya gelerek Millet İttifakı’nı oluşturduk. Derdimiz bu ülkenin ihtiyaçlarını giderebilmek, sıkıntılarının üstesinden gelebilmek, ülkemizi hakikaten dünya ülkeleri arasında en ileri noktaya taşıyabilmek. Burada bulunan kardeşlerimizin de bulunmayanların da, herkesin mesut olmasını temin edebilmek. Bizim ısrarla söylediğimiz birkaç nokta var. Biz memleketimizi yaşanabilir bir ülke haline getirmek istiyoruz. Herkes ama, bizim gibi düşünen, bizim gibi inanan insanlar da, bizim gibi düşünmeyen hatta bize hasmane tavır sergileyen insanlar da mesut olsun bu ülkede yaşamaktan istiyorum. Bu bizim hedefimiz, eğer biz bunu sağlarsak kendi tabirimizle yeniden büyük Türkiye doğar, geçmişte dünyaya nizam veren, hakkı üstün tutan bir anlayışla hakikaten mazlumların yanında olan bir Türkiye oluşur ve bu oluşum yeni bir dünyanın kurulmasına vesile olur. Dışarıdan gelecek bir tehlike karşısında endişe duymayız.

“ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR”

Elbette bizim bu adımları atarken gözetmemiz icap eden ilk konu, ahlaki ve manevi değerlere sahip çıkmak, bunun başında da adaleti tesis etmek gerekir. Adalet olmadan bir ülkede huzur olmaz. Barış olmaz, insanlar kendilerini emniyette hissedemezler. Onun için adalet mülkün temelidir. Biz bir araya geldiğimiz zaman, elbette önce bir Cumhurbaşkanı seçilecek. Dedik ki, bu konuda Allah razı olsun ömrünü farklı kesimlerde bu millete hizmetle geçirmiş, sonunda CHP’nin Genel Başkanı olmuş Sayın Kılıçdaroğlu, bu vazifeyi en iyi şekilde yapabilecek olan bir insandır. Bazen soruyorlar, çok açık ve net ifade etmek istiyorum, ‘güveniyor musunuz?’ diye, ben Sayın Kılıçdaroğlu’na güveniyorum. Kendisiyle geçmişte birlikte mesai arkadaşlığı yapmış insanların bana söylediği iki husus var, birisi dürüsttür, yemez ve yedirtmez. Bu şu anda en çok ihtiyaç duyduğumuz özelliklerden birisi Cumhurbaşkanı için söylüyorum, herkes için geçerli… İki, bir meseleyi üstlenirse onu başarıyla tamamlamak için bütün gücünü sarfeder, ortaya koyar. Bizim istediğimiz ne? Derdimiz çok, problemlerimiz çok, biz bu problemlerin halli için önce Cumhurbaşkanı’nın tavrına bakarız. Bundan dolayıdır ki benim kendisine bir güvenim var amma bende en çok etki bırakan özellik, kendisinin siyasi hayata atıldıktan sonra bir noktada bir tavır sergiledi. Dedi ki, ‘geçmişte birçok şeyler olmuştur, bizler de insanız, hata yapmış olabiliriz gelin helalleşelim’ dedi. Bakın bu o kadar önemli bir tavır ki, helalleşmeye bile yanaşmadı bugünkü iktidar, helalleşmeye bile… Bizim yuh çekmeye ihtiyacımız yok ama helalleşme mefhumu önemlidir. Helalleşmek istemek, ‘ben evet geçmişte hata yapmış olabilirim, gelin oturalım, yanlışlarımızı ortaya koyalım, bundan vazgeçelim, biz de yapsak, siz de yapsanız fark etmez’ bu bendeki güven duygusunu pekiştirdi. Bundan dolayı da kendisiyle de görüştüm. Erbakan hocamızı anma toplantılarına davet ettim. Daha sonra bir Kudüs mitingi yaptık, oraya da çağırdık. Her toplantıda yapmış olduğu konuşmalar, verdiği mesaj hakikaten gönlümüze taht kurdurdu. Bu seçimlerde de siz Kayserili kardeşlerimizden Sayın Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmanızı onun Cumhurbaşkanı olabilmek için hem oy vermenizi hem de çevrenizdeki insanları ikna etmenizi bekliyorum. Bu önemli bir iş, elbette onun arkasından biz siyasi partiler olarak da bir araya geldik. Müştereken CHP sıralarında adaylarımızı gösterdik. Mahmut bey de bizim İl Başkanı’mızdı eskiden, Genel Başkan Yardımcımız şu anda adayımız, elbette biz onlara da destek vermenizi, Kayseri’de en güçlü neticeyi bizim almamızı arzu ediyoruz. Bunu sadece bizim arkadaşlarımız Milletvekili olsun, sadece Sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsun diye değil, samimi olarak inanıyorum ki eğer bu kadro iş başına gelirse 15 Mayıs’tan sonra Türkiye’nin çehresi değişecek. Yeni bir Türkiye kurulacak, nasıl bir Türkiye? Yaşanabilir bir Türkiye kurulacak.

“21 SENE GEÇTİ ADALETİ BAZEN DİLLERİNE ALIYORLAR AMA NE OLDUĞUNU BİLMİYORLAR”

Her yerde adalet gözetilecek, biz harama el uzatmayız. Kimsenin malına göz dikmeyiz, hiçbir zaman yetim malı yemeyiz. İsraf yapmayız, bir yerde bir kişiye görev verilecekse mutlaka ehlini ararız, işi ehline veririz. Bakın ben size bazı konuları ifade ediyorum. Bir iş adamının bile başarılı olabilmesi bu söylediğim prensipleri uygulamasıyla mümkündür, başka türlü mümkün olmaz. Özellikle devlet yönetiminde bu sözler çok büyük önem taşır. Sadece söz, adil olalım. Sanki basit bir şeymiş gibi, adil olmak bugünkü iktidar bir türlü anlayamadı. 21 sene geçti adaleti bazen dillerine alıyorlar ama ne olduğunu bilmiyorlar maalesef… Biz adaleti Allah nasip ederse 15 Mayıs’tan sonra tesis edeceğiz. Kimse haksızlığa uğramak endişesini taşımayacak. Elbette bunlar tek başına yetmez bunlar devletin yönetimin temelini oluşturmak için dile getirilir, uygulanır. Onun arkasından da bu ülkeyi ayağa kaldırabilmek için topyekun bir seferberliğe ihtiyaç var. Bizim şu anda problemlerimizi sıralamaya kalksak, saya saya bitmiyor. Evet yolumuz var da işsiz insanımız iş bulamıyor. Milyonlarca işsiz insanımız var. Bir kısmı bu işsiz dediğimiz insanlardan bir kısmı devletten bir miktar yardım aldığı için sanki işi varmış kabul ediliyor. İş bulmak için müracaat ettiğinde yardım kesiliyor. Onun için de iş bulmak için müracaat etmiyor. Ne kadar var böyle insanlar? Emin olun 10 milyon, 15 milyon civarında geçimini sağlayamayan, küçük yardımlarla hayatını idame ettirmeye çalışan mağdur olan insanlar var. Biz bu insanların Allah nasip ederse tamamına iş vermek mecburiyetindeyiz.

“BECERİKLİ OLAN İNSANLARA İMKANLARI VERİR, TAHSİS EDERSENİZ DEVRİM MAHİYETİNDE İŞ YAPARLAR”

Nasıl olacak bu iş? Biz kalkınmada büyük bir hamle yapacağız. Üretime dönük yatırımları sadece İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Batı Anadolu’ya yığmayacağız. 81 vilayet bu yatırımlardan pay alacak. Kayseri bunların merkezinde, Kayseri’nin özelliği var. Kayserili işini bilir. Kendisine bir iş tebliğ edilirse onun üstesinden gelir, zekâsı var, pratik ticari anlayışı var ama maalesef Kayserili kardeşlerimizin bu vasıflarını bugünkü iktidar değerlendiremiyor. Son zamanlarda Kayserili güç kaybetti. Sanayileşme sırasında eskiden en ön saflarda yer alırdı şimdi gerilere düştü. İstihdam azaldı, yeni yatırım yapılmaz hale geldi. Biz buna rıza gösteremeyiz. Bugün Kayseri’nin en gözde tesislerinden bir tanesi TAKSAN… TAKSAN’ın temeli ne zaman atılmıştı? Erbakan hoca tarafından 30-40 sene önce… O zaman, ‘bu fabrikalar çalışmaz’ dediler. Sonra ne oldu? Bütün takım tezgâhları fabrikalarını getirdi Kayseri’ye topladılar. İlk başlangıçta uygun olmayan bir özelleştirme yapıldı ama onun arkasından bugün TAKSAN Türkiye’nin en gözde tesislerinden biri haline geldi. Binlerce insanımız çalışıyor. Dünyanın her tarafına ihracat yapıyor. Bu ne gösteriyor? Marifet iltifata tabidir. Siz eğer becerikli olan insanlara imkanları verir, tahsis ederseniz devrim mahiyetinde iş yaparlar. Kayserilinin bu becerisi var.

“BU İKTİDAR DEVAM EDERSE 3, 5 TANE MÜTEAHHİT DEVEYİ HAMUTUYLA YUTUYORLAR”

15 Mayıs’tan sonra birdenbire bir patlamayla karşılaşacağız inşallah sizler de memnun olacaksınız, biz de vesile olduğumuz için memnun olacağız. Bunlar yeter mi? Hayır. İşsizlik önemli bir meseledir ama çalışan insanın aldığı ücret de önemlidir. Bugün öyle bir noktaya düştük ki çalışan insanlar hep açlık sınırında bir maaşa mahkûm ediliyor. Bunu benim aklım almıyor. Açlık sınırı, toplu sözleşmeye otururken sendikalara da bazen kızıyorum. Açlık sınırında müzakere, bir insanın karnı doyarsa yeter, diğer geçimi? elektrik parasını, faturayı, gazı, çocuğunun masraflarını kim karşılayacak? ‘O beni ilgilendirmez’ diyor devlet. Yok arkadaşım biz buna razı değiliz. Bizde yoksulluk sınırı denen bir sınır var. Biz bunu söylediğimiz zaman garipseyenler de var ama açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında üç misli fark var. Zaten ben rakamları karıştırdım takip edemiyorum. Açlık sınırı bir ara 3 bin 500’dü, sonra 4 bin oldu, sonra 6 bin oldu, 7 bin, 9 bin, 10 bin… Şimdi karıştırdım 11 bin mi, 12 bin mi bilmiyorum ben ama bu seviyelere çıktı. Yoksulluk sınırı dediğin ne? Yoksulluk sınırı da ister istemez 30 binleri geçti. Kaç kişi var 30 bin lira maaş alan aranızda? 30 bin değil, 15, 10 bini bulan bile zor. Olur mu böyle bir mantık? Emeklinin haline bak, bütün ömrünü harcamış, emeklilik hakkını kazanmış ama emekli olduktan sonra karnını doyurmakta, çocuğunu okutmakta zorlanıyor. Biz buna rıza gösteremeyiz. Bunların hepsi değişecek. Bu değişiklik o kadar zor değil. Kime neyi vereceğinize siz karar vereceksiniz. Bu iktidar devam ederse 3, 5 tane müteahhit deveyi hamutuyla yutuyorlar tabiri caizse, biz de diyoruz ki, ‘yok 85 milyon insan var bu ülkede’ biz 85 milyonun hakkını gözetmekle mükellefiz.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"DEVA Partisi'ni kurduğumuz ilk günden bu yana sokak sokak vatandaşlarımızla buluşuyoruz, sohbet ediyoruz, dertleşiyoruz. Ama beni en iyi anlayan şehir herhalde Kayseri. Ticaret deyince burada akan sular duruyor değil mi? Ekonomi deyince en iyisini Kayseri anlar değil mi? Öyle bir döneme girdik ki arkadaşlar sözüm ona faize karşı bir hükümet var şu anda. Bir yandan lafa gelince nas diyorlar, kutsallarımızı her gün siyasette istismar ediyorlar ama öte yandan devletin hazinesi son yıllarda en yüksek faiz ödemelerini bu dönemde yaptı, yapıyor. Geçen sene ödedikleri ne kadar biliyor musunuz, Hazine'den ödedikleri faiz, 311 milyar TL. Eski parayla altı sıfırı atmadan söyleyeyim, 311 katrilyon değil kentilyon. Bakın devam ediyorum bu yıl ödeyeceğiz dedikleri faiz ne kadar? Tam 565 milyar lira. Bütçeye yazdılar bu kadar ödeyeceğiz diye biz söylemiyoruz. Sayın Erdoğan'ın imzasıyla Meclis'e giden ve Meclis'ten geçen bütçeden bahsediyorum. 565 milyar ödeyeceğiz dediler. Yetmedi bir de Kur Korumalı Mevduat için kur farkı ödüyorlar değil mi? Bu yeni bir icat da değil. 1970'lerde DÇM vardı. Dövize Çevrilebilir Mevduat diye. Rahmetli Özal ne dedi? Bu dedi 'bilgisizliğin vesikasıdır, enflasyonun ana sebebidir' dedi. 'Gençlere vasiyetimdir' dedi, 'bir daha bunca yanlışları bu ülkeye sokmayın' dedi. Ne yaptı Sayın Erdoğan? Özal'ın enflasyonun sebebi olarak gördüğü kendini uyanık sananların dalaveresi dediği sistemi 40 sene sonra tekrar diriltti adına da Kur Korumalı Mevduat dedi.

"ENFLASYON EN BÜYÜK HIRSIZLIKTIR. MODERN HIRSIZLIĞIN ADIDIR" 

Biri geliyor biri gidiyor ya bakanların isminin önemi yok. Fark etmiyor. Kararı bir kişi veriyor şu anda. Neymiş, Kur Korumalı Mevduatmış. Değerli arkadaşlar bu ilk ilan edildiği gün ben Polatlı Ticaret Odası'nda söyledim. Dedim ki bu Hazine'yi batırma projesidir dedim. Milli servetimizi faize peşkeş çekmektir dedim. Ne yapıyorlar bunlar bankada faizde olan parası olan vatandaşa diyorlar ki sayısı çok değil. 'Aldığın faiz yetmez' diyorlar. 'Eğer kur daha fazla artarsa aradaki farkı da biz devlet ödeyeceğiz merak etme' diyorlar. Faiz üstüne faiz ödüyorlar şu işe bakın. Bir kuruş ödetmeden nasıl yapıyorlar bunu kim ödüyor? Kayseri cevabı biliyor. Senden, benden, Kayseri'nin emeğinden alıp da ödüyorlar. Vergi olarak ödüyorlar. Bir de ne yapıyorlar? Enflasyon yoluyla bütün milletin cebinden çalıyorlar. Enflasyon en büyük hırsızlıktır. Modern hırsızlığın adıdır. Soğan olmuş 30 lira. Kıyma 300 lirayı geçmiş. Pastırmanın en ucuzunun kilosu 750 lira, bin 200 liraya gidiyor değil mi? Sizin bizim evladımızın hakkını enflasyon yoluyla topluyorlar. Gerçek enflasyonu gizliyorlar. Enflasyon yüzde 200'e çıktığında TÜİK'e yüzde 70 yüzde 80 diye açıklattırdılar bir de utanmadan ya. Yalanla olmaz.

"MİLLETİN CEBİNDEN TOPLADIKLARINI BİR AVUÇ ZENGİNİN MAL VARLIĞINA KATMAK İÇİN KULLANIYORLAR"

Soğan 30 lirayı geçince zaten artık güle güle diyeceğiz. Kimse de kuru soğan depolarına baskın yapıp enflasyonun sebebi bu depolardır dediniz de artık inanmıyor kimse almıyor bunu kimse. Kayseri buna inanmaz. Sonuçta ne yapıyorlar? Bir vergi yoluyla iki enflasyon yoluyla bütün milletin cebinden topladıklarını bir avuç zenginin varlığına varlık katmak için kullanıyorlar. Şu anda yeni ekonomik model dedikleri bu. Başka bir şey değil. 2018'de ne demişti hatırlıyor musunuz? Bu kardeşinize yetkiyi verin faizle nasıl mücadele edilir göstereceğim demedi mi? Seçimlere öyle gitmedi mi? Gördük, gördük faizle nasıl uğraştığını. Söyledim, bakın bu sene 565 milyar faiz ödeyecek. Yetmedi geçen seneki kadar ödese 200 milyar da kur fark etti mi? 565'e 200 ekleyin, ne eder? 765. Gelelim şimdi asıl hesaba. 765 milyara ne yaparsınız? 765 milyar ne kadar büyük bir paradır değil mi? Bunu bazen ölçmek kolay olmuyor. Hele hesap kitap şaşınca hiç olmuyor. 11 Şubat'ta, iki ay önce Resmi Gazete’ce hükümetin yayınladığı inşaat birim maliyetlerine göre 100 metrekarelik bir dairenin KDV dahil inşaat maliyeti 750 bin lira. 100 metrekare arsa yok tabii burada çünkü devlet zaten arsaya para ödemiyor. 750 bin liraya 100 metrekarelik bir daireyi inşa edebiliyorsunuz. Peki 750 bin liraya bir daireyse 1 milyon konutu kaça mal edersiniz? Altı sıfır ekliyorsunuz ne ediyor? 750 milyar ediyor. Demek ki 750 milyara 1 milyon tane konutu devlet inşa edebiliyor. Peki bunlar bu yıl faiz artı kur farkına ne ödeyecekti? 765. Demek ki bu yıl faize ve kur farkına ödeyecekleri, ödenecek diye ilan ettikleri rakamla tam 1 milyon tane konutu bedava üretim vatandaşa teslim etmek mümkün. Paranın büyüklüğünü görüyor musunuz? Büyük para büyük. Sadece faizi ödediği geçen sene de 1 milyon konut üretiyordu bu sene de 1 milyon konut üretecek kadar büyük büyük rakam.

"ÜLKEMİZİN GENÇLERİ DÜNYADAKİ AKRANLARINDAN GERİ KALIYORLAR"

Bu mu faizle mücadele? Bu mu ekonomi yönetimi? Ne diyor; ekonomistim diyor alanım ekonomi diyor ama sonuç ortada. Bilmiyor. Bilmediğini de bilmiyor. Biliyorum zannediyor. Sorun da tam özünde bu var. Yazık bu millete. Gerçekten içimiz kan ağlıyor. Çok üzülüyoruz. Yağlamanın arasına koyduğumuz kıyma olmuş 300 lira. Rahatça yağlama yiyemiyor bu millet. 300 lira kıymanın kilosu. Şimdi vatandaş diyor ki; patates diyorsunuz soğan diyorsunuz doğru. Böyle deyince de ne diyor, 'vay efendim soğan mı konuşulurmuş' diyorlar. Azıcık parasızlıktan bahsedince ne diyorlar gençlere? 'Çıkar telefonunu göster' diyorlar değil mi gençlere? Telefon lüks ya. 'Çıkar telefonunu göster' diyor. Arkadaşlar bu bir ihtiyaç ya telefon dediğin ihtiyaç. Bir insan hakkıdır. Bilgi almak bir insan hakkıdır. Bugün akıllı telefon bir temel haktır. İyisinden bir telefonu almak için asgari ücretle çalışan bir gencimiz ne kadar çalışmak zorunda kalıyor biliyor musunuz? Hiç yemese içmese hiçbir şeye harcamasa 6 aylık asgari ücreti biriktirse ancak alıyor. 6 aylık asgari ücret bir telefon ediyor ya. Peki bu süre Avrupa'da Amerika'da ne kadar, 1 hafta.
Gençlerimiz son model bilgisayar almak istiyor alamıyor. Ülkemizin gençleri dünyadaki akranlarından geri kalıyorlar. Gençler ülkemizin yarını değil bugünü.

"TEK BİR LİSTEYLE SEÇİME GİRELİM Kİ TEK BİR OY DAHİ ZAYİ OLMASIN"

Değerli arkadaşlarım bu ağır vergi yükleriyle bu yüksek bilgisayar fiyatlarıyla yüksek teknoloji fiyatlarıyla gençlerimizin karşı karşıya bırakılmasına biz itiraz ediyoruz. Avrupa'daki, Amerika'daki, Asya'daki gençlerin elindeki imkanlar neyse biz bunları gençlerimize sunmak zorundayız. Çünkü onların geçleri daha kabiliyetli değil. Sadece sunulan fırsat, sunulan imkan meselesi bu biz bunları sağlamak zorundayız. Bu karanlığın içinde belki hayal etmesi zor geliyor ama inanın çok hızlı toparlanacağız. Siz bizlere destek vereceksiniz, biz gerisini inşallah halledeceğiz. Endişeye mahal yok. Bu seçim altı parti bir araya geldik. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dedik. Ortak Politika Metni hazırladık, tam 2 bin 300 madde. Cumhuriyet tarihinde bir ilk. Bunun örneği yok. Altı parti seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ne yapacağını bütün detaylarıyla hazırladığı 2 bin 300 maddelik ev ödevi 20 tane bakanın önüne konulacak birinci günden itibaren. Başka ne yaptık? 'Birleşe birleşe kazanacağız' dedik ve ortak cumhurbaşkanı adayımız olarak Sayın Kılıçdaroğlu'nu belirledik. Sayın Kılıçdaroğlu seçildiği gün sadece Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı olmayacak, 86 milyonun cumhurbaşkanı olacak bunu göreceğiz inşallah. 'Ortak aday da yetmez' dedik ne dedik? Ortak listeyle seçime gitme kararı aldık. Bu da çok önemliydi. 'Tek bir listeyle seçime girelim ki tek bir oy dahi zayi olmasın' dedik. Hesap ortada. Her parti ayrı ayrı listelerle seçime girdiğinde küsuratlardan herkes kaybediyor. Beraber seçime girdiğimizde o küsuratlar toplanıyor hep beraber daha fazla milletvekili çıkarıyoruz. Havuz büyüyor ve her parti daha fazla milletvekili çıkarıyor, Millet İttifakı da daha fazla milletvekili çıkarıyor. Dolayısıyla ne yaptık? Ortak cumhurbaşkanı adayı ve ortak listeler dedik. Böylece ne dedik? 'DEVA Partisi'ne destek veren vatandaşlarımız DEVA için Cumhuriyet Halk Partisi'nin logosunun altına evet diyecek' dedik. Saadet'e destek verecek arkadaşlarımıza, vatandaşlarımıza ne dedik? 'Saadet için CHP'nin altına evet' dedik. Gelecek için, 'CHP'nin altına evet', Demokrat Parti için, 'CHP'nin altına evet' dedik. 'Böylece birleşe birleşe kazanacağız' diyorsunuz ya onu gerçekleştireceğiz inşallah. Özgür ve zengin bir Türkiye'yi beraberce inşa edeceğiz. Biz çözeceğiz biz.

"BAHÇELİ, NE ZAMAN KRİZ VAR, ORADA"

Nasıl iki tane büyük krizi çözdüysek ekonomik krizi, bu krizi de biz çözeceğiz inşallah. Evet, şöyle bakıyorum meydana yaşı yeten çok vatandaşımız var. 2001 krizini hatırlarsınız. 2008-2009 krizini hatırlarsınız. 2001 krizinde faizler yüzde 7 bin 500'e çıktığında, 20 tane banka battığında Sayın Bahçeli o hükümetin ortağıydı. Onun için biz ona, 'krizlerin ortağı' diyoruz ya. Ne zaman kriz var orada. Şu anda kriz var gene orada. O günlerde doların ateşi bir türlü düşmüyordu. Ne yaptık? Kolları sıvadık, 2001-2002 krizini çözdük. İki yılda 34 yıllık enflasyonu tek haneye indirdik. Avrupa Birliği rotasında sapasağlam ilerledik. Daha sonra 2008-2009'da da büyük bir kriz çıktı. Bütün dünyayı yaktı. Komşumuz Yunanistan'dan tutun İtalya, İspanya hepsi sıkıntı çekti. Biz ne yaptık? 2008-2009 krizinden ülkeyi çıkardık. Türkiye bunları başardı mı? Türkiye, 2001-2002 krizini çözdü mü, çözdü. 2008-2009 krizini bu ülke çözdü mü, çözdü. İnşallah bu krizi de çözeceğiz, daha iyisini yapacağız. Yepyeni başarılara koşacağız, çok daha iyisini yapacağız. Sakın unutmayın arkadaşlar, inanın çok yakında tatile gitmek, ev almak, araba almak hayal olmaktan çıkacak. Tekrar vatandaşlarımızın satın alma gücü yükselecek. Tekrar bu ülke bunu başaracak. Hepsi gerçek olacak. Türkiye'yi bölgemizin en güçlü ekonomisi yapacağız. Kayseri'deki esnaf kardeşim de çiftçimiz de tüm çalışanlarımız kazanacak, bütün Türkiye kazanacak.

"GÜVENİ İNŞA EDEREK KAZANACAĞIZ, GÜVEN OLMAZSA OLMAZ"

Ve nasıl kazanacağız biliyor musunuz? Güveni inşa ederek kazanacağız, güven olmazsa olmaz. Başarının sırrı güvendir, güven. Bazen ben güven deyince gençler bana soruyor, 'başkanım güven nasıl kazanılır, güven nasıl olur?' Ben de diyorum ki gençlere, bir dakikada sekiz maddede özetleyeyim güven nasıl kazanılır. Bir, konuşunca doğruyu söyleyeceksin. Yüzde 200 olan enflasyonu yüzde 80 diye açıklamayacaksın. İki, söz verince tutacaksın. Üç, emanete hıyanet etmeyeceksin. Dört, devlet yönetiyorsan her daim adaletle hareket edeceksin. Beş, ehliyetli, liyakatli kadrolarla çalışacaksın. Dürüst ve ehil insanlarla çalışacaksın, kadroyu öyle kuracaksın. Altı, istişareyi asla elden bırakmayacaksın. Bin biliyorsan bir bilene soracaksın. Yedi, şeffaf olacaksın, açık olacaksın, on yerden gizli saklı maaş almayacaksın, Merkez Bankası'nın arka kapısından 250 milyar doları boşaltmayacaksın. Şeffaf olacaksın, üç yıldır soruyoruz cevap veremiyorlar. Ne yaptınız bu Merkez Bankası'nın dövizlerini diyoruz. Arka kapıdan sattılar 250 milyar doları. Dün çıktı rakamlar ortaya. Merkez Bankası'nın net döviz pozisyonu eksi 67 milyar dolara düştü. Dövizler bitti, altınları satıyorlar harıl harıl, çok üzülüyoruz. Merkez Bankası'nın elindeki dövizi sıfırladıkları gibi, Merkez Bankası'nı 67 milyar dolar da döviz borcuna sapladılar bunlar. Rakamlar dün çıktı ortaya. Ve sekiz, her zaman hesap vermeye hazır olacaksın. Bu sekiz maddeyi yerine getirin, korkmayın."