Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, İran Büyükelçiliği’nin düzenlediği “Kudüs Işığında Vahdet” toplantısına katıldı.
Genel Başkanımız Karamollaoğlu, burada yaptığı konuşmada Gazze’deki duruma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ramazan ayında gerçekleştirilen bu programın ülkemiz ve İslam alemi için hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Genel Başkanımız Karamollaoğlu, şunları kaydetti:
“Bu programın ev sahibi olan İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığına, teşrif eden tüm değerli siyasi parti temsilcilerine, milletvekillerimize, büyükelçilere, kıymetli akademisyenlerimize, hocalarımıza ve sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcilerine; katkı sunan, emek veren tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Peygamber Efendimiz (sav); Ramazan ayını ‘başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu kurtuluş’ olarak müjdelemiştir. Cenab-ı Allah, bu müjdeye nail olabilmeyi bizlere nasip eylesin, bugünkü toplantımızı, bir araya gelişimizi hayırlara vesile kılsın inşallah.
Bir Araya Geliş Sebebimiz; Kudüs’tür, Gazze’dir, Filistin’dir!
Sözlerimin hemen başında, iki gün önce terör devleti İsrail tarafından Şam Büyükelçiliği vurulan İran İslam Cumhuriyeti'ne ve kardeş İran halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bugün belki de ‘bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ öncesi bir araya geldik.
Bir araya geliş sebebimiz ise; Kudüs’tür, Gazze’dir, Filistin’dir! Zamanın ve mekanın vahdeti ışığında bir araya geldik. Vahdet için bir araya geldik! Mazlum Filistin halkı için, kardeşlerimiz için, onurumuz, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa için bir araya geldik. Zira Kudüs’tür dünden bugüne bizi bir araya getiren, Ramazan’dır bizi her daim derleyip toplayan. Zira biz Müslümanları, Kudüs de bir araya getiremeyecekse, Ramazan da bizi kendimize getirmeyecekse; başka ne zaman ve ne için bir araya ve kendimize gelebiliriz ki? Gazze’de yaşanan vahşet bugün bizi ayağa kaldırmayacaksa; bir daha ne zaman ve ne için yerimizden doğrulabiliriz ki?
Gazze’de Tüm İnsanlığın Gözü Önünde Soykırım Uygulanmaktadır
Ne yazık ki bugün Filistin’in boynu büküktür. Gazze’de tüm insanlığın gözü önünde soykırım uygulanmaktadır. 7 Ekim’den bu yana katil İsrail devleti, hepimizin gözü önünde çocuk, kadın, yaşlı, engelli demeden masum insanları alçakça katletmektedir. Hastaneleri, ambulansları, ibadethaneleri, okulları dahi alenen hedef alan bir barbarlık karşısında, tüm dünya sessiz kalmaktadır. Uluslararası tüm kurum ve kuruluşlar, sınıfta kalmıştır! Maalesef genel olarak İslam ülkeleri de sınıfta kalmıştır! Ne yazık ki zulüm karşısında insani, vicdani ve İslami kaygılarla değil ticarî kaygılarla hareket edilmektedir! Dünyanın her yerinde vicdan sahibi insanlar zulüm karşısında sesini yükseltirken, iktidarda bulunanlar bu zulmün suç ortağı olmuş, işbirlikçi olduklarını tescil ettirmişlerdir! Mazlum Filistin halkı ise şerefle direnmektedir! Açlığa, susuzluğa, binlerce tonluk bombalara karşı direnmektedir! Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla direnmektedirler. Allah onlardan razı olsun.
Yeni Bir Diriliş Hamlesi Başlatmak Hepimizin Ortak Sorumluluğudur
Muhterem kardeşlerim; bugün Filistin’de yaşanan katliam başta olmak üzere, yeryüzü üzerinde meydana gelen hadiseler, bugünkü düzenin iflas ettiğini açıkça göstermektedir. Bugünkü mevcut düzen, adil değildir! Yeni Bir Dünya Vizyonuna olan ihtiyaç, her geçen gün katlanmaktadır. Dünden bugüne Hak ve Batıl mücadelesi her daim devam etmiştir, bundan sonra da edecektir. Bizlerin en temel vazifesi Batılın karşısında Hakkın hakimiyeti ve adil bir düzenin tesis edilmesi için gayret göstermektir. Bir araya gelmeliyiz. İslam alemi olarak derlenip, toparlanmalıyız. Kendimize sahip çıkmak, değerlerimizden güç alarak, yeni bir diriliş hamlesi başlatmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Merhum Liderimiz Erbakan Hocamızın hayata geçirdiği D-8’leri canlandırmaktan, İslam ülkeleri olarak her sahada iş birliği yapmaktan başka çıkış yolumuz yoktur. Ya bir ve beraber olacağız, ya da her gün bir başka İslam beldesinin ateşe verilmesini çaresizce seyredeceğiz!
Hak Merkezli Yeni Bir Dünya Düzeni İçin Atılmış Bir Adım: D-8
Bu çerçevede D-8, hak merkezli Yeni Bir Dünya Düzeni için atılmış bir adımdır. Unutulmamalıdır ki, bu adım sadece başlangıç adımı olarak planlanmış; aslında D-60’lar ve D-160’lar için atılan ilk adımdır. Ancak maalesef Erbakan Hocamızın ardından, o adımın devamı bir daha asla getirilmedi. D-8 adeta unutturuldu, kağıt üstünde bir anlaşma olarak bırakıldı. Halbuki D-8’in devamı getirilmiş olsaydı, bugün karşımızda çok farklı bir tablo ile karşı karşıya olacaktı. Bugün Filistin, böyle sahipsiz kalmayacaktı. İsrail, göz göre göre, insanlık suçu işleyemeyecekti. Yeryüzü üzerinde en tepedeki binde birlik azınlık, geriye kalan %99,9’luk çoğunluğu sömüremeyecekti. Hatırlayalım, D-8 ile tüm insanlığa şu ilkeler teklif edilmişti:
-Savaş değil Barış!
-Çatışma değil Diyalog!
-Çifte Standart değil Adalet!
-Üstünlük değil Eşitlik!
-Sömürü değil Adil Düzen!
-Baskı ve Tahakküm değil İnsan Hakları, Hürriyet ve Demokrasi!
D-8’ler Hala Dip Diri Bir Umuttur!
Milli Görüş’ün tüm insanlığa yaptığı bu teklif bugün için hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Zira aradan geçen çeyrek asırda, bu ilkelere duyulan ihtiyaç azalmak bir yana aksine daha da artmıştır. Tüm uluslararası kurum ve kuruluşların sınıfta kaldığı, tüm evrensel sözleşmelerin uygulamalarla geçersiz kılındığı bugünkü mevcut düzenin karşısında D-8 hâlâ dipdiri bir umuttur! Hak ve adalete dayalı bir medeniyetin inşası için; D-8 teşkilatı güçlendirilerek, önce tüm Müslüman ülkelerin katılımı ile D-60, ardından da yeryüzünde ezilen bütün mazlum milletler bir araya getirilerek D-160 kurulacaktır. Unutmayalım! Mü’minler ancak kardeştir! Toptan Allah’ın ipine sarılmak, zulme karşı birleşmek Cenâb-ı Hakk’ın, kitabımızda birçok farklı ayette bizlere emridir!
BOP / Büyük İsrail Planı
Biz Müslümanlar umudumuzu asla kaybedemeyiz, kaybetmemeliyiz. Her daim korku ile ümit arasında bir denge tutturmak zorundayız. En az 350 yıllık bu bozuk düzeni değiştirmek için bu dengeyi tutturmak mecburiyetindeyiz. 1683’ten 1897’ye, 1897’den Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarına, oradan 2000’li yıllara ve nihayet günümüze gelen süreci iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Adına BOP denilen, gerçekte Büyük İsrail Projesi olan plan dahilinde son 15-20 yıldır coğrafyamızda yaşanan gelişmeleri çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Irak’ta ne oldu, Afganistan’da neler yaşandı, Suriye’de bugünkü duruma nasıl gelindi? İran ve Türkiye için planlanan süreç nedir? Yemen, Arakan, Doğu Türkistan, Keşmir… Ve Kudüs… Ve Gazze! İslam topraklarını adım adım kuşatan, gönül coğrafyamızı kana bulayan, tüm dünyayı adeta kendisine esir eden bu mel’un planı bozmak, uygulayıcılarından hesap sormak boynumuzun borcudur!
Emperyalist, Kapitalist ve Siyonist Küreselcilerin Mevcut Düzeni Tıkanmıştır
Artık bir yol ayrımındayız. Keskin bir virajdayız! Bu düzeni ya değiştireceğiz ya değiştireceğiz! Başka alternatifimiz yoktur! Zulüm düzeni daha fazla devam edemez! Tüm insanlığı kendilerine köle yapmak isteyen bu düzen sahiplerine karşı koymak mecburiyetindeyiz. Emperyalist, kapitalist ve Siyonist küreselcilerin mevcut düzeni tıkanmıştır ve yok olmaya mahkumdur. Zaman; Yeni bir Dünya kurma zamanıdır! Zaman; derlenip toparlanma zamanıdır! Zaman; vahdet zamanıdır! Zaman, Kudüs için bir araya gelme zamanıdır! Cenâb-ı Allah, mübarek Ramazan ayı hürmetine, Filistinli mazlumların yüzünü güldürecek gelişmelerin haberini almayı nasip etsin! Kudüs’ün ve Gazze’nin özgürlüğünü nasip eylesin. Vahdetimize giden yolda bu anlamlı programı tertip eden ve teşrif eden herkese teşekkür ediyor, sizleri bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”