Genel Başkan Vekilimiz Mahmut Arıkan TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına Lösemili Çocuklar Haftası’nı kutlayarak başlayan Genel Başkan Vekilimiz Arıkan, şunları söyledi;
“Bugün 6 Kasım Çarşamba. Yaklaşık iki hafta önce, Türkiye; ekonomik krizin, İsrail’le ticaretin, yeni doğan çetesinin, emeklinin, asgari ücretlinin, tarımın hiç konuşulamayacağı bir gündemle başbaşa kaldı.
Yeni açılım mı, normalleşme mi derken tüm gerçekliklerimiz havada kaldı. Hepinizin malumu, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar haftası. Tüm dünyada yaygın olan bu hastalık maalesef ki ülkemizde de küçük bedenleri esir almaktadır. Erken tanının çok hayati bir rol oynadığı bu hastalığı yenmek elbette mümkündür. Verilen ilaçların yanında en büyük şifa hiç şüphesiz farkındalık, motivasyon ve umuttur. Bundan dolayı bu hastalıkla savaşan küçük kahramanlarımıza hayatın her alanında destek çıkmalı, onlara sevgi ve şefkatle yaklaşmalıyız.
Toplumun özellikle bu konuda bilinçlenmesini sağlamak biz siyasilerin de görevidir. Siyasetin sıcak ve insanımıza hiç dokunmayan bazı gündemleri arasına sıkışıp, bunları atlamamalı, birbirimize hatırlatmalıyız. Her bir birey, Lösemili Çocuklar Haftası’nda bu konuda küçük farklar oluşturabilir. Lösemi hastası çocuklara umut olmak, onları desteklemek ve moral vermek için bu haftayı bir fırsat olarak görebiliriz. Bu vesileyle bu hastalıkla mücadele eden tüm yavrularımıza Allah’tan şifa diliyorum. Çocuklar, her daim sizinleyiz. Sevgimiz sizinle. Ailelerimiz, bilmenizi isteriz ki yalnız değilsiniz. Bu süreçte yanınızda olamasak da dualarımız ve desteğimizle her an sizlerle birlikteyiz.
HER KANLI PARANIN ORTAĞISINIZ!
Bir de siyasetin kirli, karanlık ve köhnemiş bir tarafı var. Bugün adı ‘İsrail’le Ticaret’. 7 Ekim 2023’den, 6 Kasım 2024 tarihine kadar toplumun hemen hemen her kesimi, İsrail’le kesintisiz bir şekilde devam eden ticarete tepki gösteriyor. İktidar, ellerindeki bütün yetkiye, medya ve trol ağına rağmen; milletimizin nezdinde bütün inandırıcılığını kaybetmiş durumda. Biz ilk günden itibaren ‘ticareti kesin, soykırıma ortak olmayın’ dedik. ‘Bizim devletimizin alnında, tarihimizin hiçbir noktasında kara leke yoktur’ dedik. Mitingler düzenledik. ‘Vicdanın sesini duy, Hareket Geç’ çağrısı ile Tüm Türkiye’de basın açıklamaları düzenledik. Hukuki işler başkanlığımızın koordinasyonu ile yine Tüm Türkiye’de suç duyurularında bulunduk. Meclisi hareket geçirdik. Her basın toplantımızda, her grup toplantımızda, her genel kurul konuşmamızda İsrail ile ticaret konusuna değindik. Yetmedi, arkasından parmak sallanırken, Hasan Bitmez vekilimizi, kürsüde şehit verdik. Şunu net bir şekilde gördük: AK Parti’ye oy veren seçmenlerin hemen hemen hepsinin karşı çıkmasına rağmen, AK Parti iktidarı İsrail’le Ticaretten Vazgeçmiyor! Gazze’ye insani yardım taşıyacak ‘Vicdan Gemisini’ göndermiyor, İsrail’e silah taşıyan Katrin Gemisine İstanbul’umuzda ev sahipliği yapıyor. Kısacası iktidar Yalan söylüyor! Yalanı söylemekten de çekinmiyor!
Halbuki, bizim limanlarımızdan gemiler, Endülüs’e mazlumları korumak için giderdi; halbuki, bizim limanlarımızdan gemiler Endonezya’ya, Açe’ye, Afrika’ya ve dünyanın dört bir yanına umut olmak için giderdi. Bizim gemilerimiz, asla ve asla vahşete, zulme ve zalime destek olmak için gitmemiştir. Bu vebale bizi ortak etmeyin dedikçe sizler, gemilere izin verdiniz, ticarete devam ettiniz.
Ölen bebekler çeliği, seramiği, jet yakıtını ne yapsın? Bombalar altında can veren, cesetleri paramparça edilen kardeşlerimiz defnedilecek mezar bulamazken inşaat malzemelerini, tel örgüleri ne yapsın Allah aşkına. Mazlumların bu ticaret mallarına ihtiyacı yok ama, sizin bu kirli ve kanlı paraya ihtiyacınız var. Siz ölü evinin yasçısı, düğün evinin tefçisi, her kanlı planının ortağısınız. Buradan, iktidarın bu ihanetleri karşısında ülkemizin dört bir yanında eylemler yapan tüm genç kardeşlerimi selamlıyorum.
ÜMMETİN VE ERBAKAN HOCAMIZ’IN MEDAR-I İFTİHARISINIZ
7 Ekim 2024 gecesi Filistin için bin gençle beraber hastanedeydik, savcılıktaydık. Geçen hafta gençlik kollarımız Saha Expo Fuarın’da gerçekleri haykırmış ve engellenmişti. Bu kürsünden teşekkür etmiştim. Bugün ise Kathrin Gemisi’ne gerekli muameleyi yapan kardeşlerime teşekkür etmek istiyorum. Şimdi doğrudan kahraman genç kardeşlerime sesleniyorum! Sizler ecdadımızın, milletimizin, ümmetin ve Erbakan Hocamızın medar-ı iftiharısınız. Gemilerde açtığınız Filistin bayrağı, Cafer-i Tayyar’ın kesilen kollarına rağmen elinden düşürmediği, Ulubatlı Hasan’ın Bizans burçlarına diktiği sancaktır. Siz gemileri yakan Tarık Bin Ziyadlar oldunuz! Sizlere yürekten teşekkür ediyorum. Bu milletin hassasiyetlerini, cesaretini bir kez daha gösterdiniz. İspanya, Slovenya, Karadağ, Malta, Angola ve Namibya limanlarına girmesine izin verilmeyen, Gazze’ye ölüm yağdıran silahları taşıyan gemiyi limanlarımızdan uzaklaştırmakla tarih yazdınız. Buradan Anadolu Gençlik Derneği’mizin her bir ferdine, gemiye çıkan cesur gençlerimize, sabaha kadar onların yanında olan İstanbul milletvekillerimize ve İstanbul teşkilatlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.
İşte Milli Görüş burada!
İşte Mana burada!
İşte Gençlik burada!
İşte Teşkilat burada!
O yüzden diyoruz ki biz: bu iş ‘Ancak Saadetle Olur!’ Şüpheniz olmasın gençler, biz kazanacağız! Provokasyona düşmeden, şiddete bulaşmadan, polislerimizle karşı karşıya gelmeden kazanacağız. Çünkü biz haklıyız ve Allah bizimledir.
KAYYUM MESELESİ
Olan bitenler karşısında şunu söyleyebiliriz: Türkiye bir sürprizler ülkesi. Sayın Erdoğan ve Külliye ekibi, her gece acaba millete yarın nasıl bir sürpriz yaşatsak diye çok çalışıyor. Şunu da söyleyeyim, çalıştıklarının karşılığını alıyorlar. Bir sabah uyanıyoruz, Meclis kürsüsü davet mekanı olmuş. Bir sabah uyanıyoruz, kayyumlar atanmış. Resmi gazeteyi bir gün okumayanın Ashab-ı Kehf gibi kaldığı bu Türkiye’de, yaşıyoruz. Aslında mesela çok basit: yönetilmiyoruz, savruluyoruz!
Kayyım meselesi, maalesef ki yıllardır devam eden yerleşik bir uygulama haline geldi. Olağanüstü hallerde bile en son seçenek olarak uygulanması gereken bir yöntem, iktidar eliyle adeta bir sopaya dönüştü. Üç defa seçilen Ahmet Türk, üç defa görevden alındı. YSK ‘seçime girebilir’ diyor. İktidar ortağı cezaevindekileri Meclis’e davet ediyor. Bunlara karşılık iktidar ‘seçileni cezaevine göndeririz’ restiyle cevap veriyor.
Güldür Güldür Show’a skeç malzemesi olacak kadar absürt durumlar, adalet sosuna bulandırılarak politika diye halkımıza sunuluyor. Kayyum görüntüsü bizi iyi yansıtmıyor! Kayyum formülü uluslararası arenada Türkiye imajına ciddi zarar veriyor. Ülke içinde ise aidiyet duygusunu baltalıyor.
Adaylık süreci hukuki garabetten kurtarılmalı. Hukuk adil ve şeffaf bir şekilde işlerse kimse öküz altında buzağı aramaya çalışmaz. Önce hukuka güvenin sağlanması gerekir. Seçimlerden sonra maslahat gözetmek yeni sorunlara yol açmakta. Hiç kimsenin ülkeye bu görüntüyü dayatmaya hakkı yok. Bu yanlıştan vazgeçin. Seçilen suç işlemişse, yeni belediye başkanını belediye meclisi seçsin. hiçbir şehrimiz ithal belediye başkanları tarafından yönetilmek zorunda kalmasın.
Kapatarak, açamazsınız! Yıkarak, inşa edemezsiniz! Bağırarak, anlatamazsınız! Bu oyunun kazananı olmaz. Bu politikalar en nihayetinde BOP’a ve Siyonizm’e hizmet eder. Bu işler birlikte atan kalpleri, bin yıldır kardeşçe yaşayan milletleri birbirine kırdırır. Finalde de Esenyurt kaybeder, Mardin kaybeder, Batman kaybeder, Halfeti kaybeder; Ama Washington kazanır Tel Aviv kazanır!
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Bakınız yine aynı oyun Anayasa meselesinde de oynanıyor. Bir Allah’ın kulu Anayasa değişikliği ile ilgili aksi görüş belirtmedi. Biz de söyledik, yine söylüyoruz. Sivil, geleceği inşa eden, güçlendiren, 85 milyonun tamamının ‘İşte benim anayasam’ diyerek sahipleneceği bir metne ihtiyaç var. Ama siz kalkıp da ‘Anayasal düzenlemeyi yapmak gereklidir’ dedikten sonra, ‘Erdoğan’ın tekrar seçilmesi lazım’ derseniz, bir; ağzınızdaki baklayı, iki; cini şişeden çıkarmış olursunuz. Hiç şüpheniz olmasın! Bu aziz millet sizi, şişeye tıktığınız cinden tanır. Derler ya ‘kuzuyu yemeye karar veren kurt için, suyu bulandırmak basittir.’ İşte yaptığınız budur. Suyu bulandırıyorsunuz. Bir kişinin iktidarı için, 85 milyonun geleceği ile oynuyorsunuz.
İFLAS ETMİŞ DURUMDAYIZ
Bakmayın böyle inden, cinden konuşulduğuna. Türkiye’nin tek bir gündemi var. Tek bir gerçekliği var. O da ekonomik kriz! Kayyumlar, adaylar, açılımlar; tüm bunlar pazartesi günü ilan edilen enflasyon rakamları, açıklanan yeniden değerleme oranı, açlık sınırı, yoksulluk sınırı konuşulmasın diye yapılıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyoruz, ama anlamamamız için cin olmadan adam çarpmaya çalışıyorlar! Farkettiniz mi bilmiyorum, iktidar yetkilileri en yukarıdan, cumhurbaşkanı yardımcısı, bakanlar, milletvekilleri, büyük-küçük bürokratlar sürekli olarak ‘reçetenin’ işe yaradığını, yarının bugünden daha iyi olacağını söylüyorlar.
3 yıl önce de, 3 ay önce de, ‘yarın iyi olacak’ demişlerdi. Olmadı. İktidar biraz daha bekledi, ‘deminden şimdiye’ geldi. Yine bir değişiklik olmadı. Sayın bakan! İktidarın ekonomistleri! Ülkemizde asgari ücret ve asgarî ücrete yakın ücret alan işçi sayısı 13 milyon kişi. Asgarî ücretin altında maaş alan emekli sayısı 16 milyon. Geniş tanımlı işsizlik rakamı 10 milyon. 40 milyona yakın insanımız 20 bin TL’yi geçmiş olan açlık sınırının altında yaşıyor. Geri kalanın büyük bir kısmı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Siz hangi iyiden bahsediyorsunuz ya? Hiç kimsenin güvenmediği TÜİK istatistiklerine göre bile enflasyon sebebiyle asgarî ücret yılbaşından bugüne 3’te bir oranından fazla değer kaybetmiş. Ama sizler şimdi diyorsunuz ki asgarî ücret artışını önümüzdeki yılın enflasyon beklentisine göre yapacağız. Sizin hangi beklentiniz, tahmininiz tuttu da; alın teri döken emekçilerimize hak ettikleri ücretleri beklentinize göre vereceksiniz?
Sizden öncekiler 6 ay sonra ekonomiyi düzelteceğiz dedikten sonra dolar tam iki katına çıktı. Dolar hiçbir zaman 10 TL’yi geçmez diyen selefiniz, şimdi ara sıra sizin gibi Londra’da görüntüleniyor! Sayın Şimşek hatırlayacaktır, sizlerin de hatırındadır, onun ara ara fakir aile ziyaretleri vardı. Bu ara size hane çok! Nereye elinizi atarsanız orada fakir bir aile var. Şimdi de gidin de iyi miyiz kötü müyüz gözlerinizle görün. Fabrikalara gidin emekçi kardeşlerimizle konuşun, üniversitelere gidin gençlerimizle konuşun, tarlalarda çiftçimizle konuşun, en ucuz çayın satıldığı yerde emeklimizle, ilkokullarda okula aç giden yavrularımızla konuşun.
Eğer rantın, faiz lobilerinin, yolsuzluğun, ballı ihale sahiplerinin masalarındaysanız ekonomi çok iyi ve şahlanıyorsunuz. Ama yarını göremeyen gençlerin, mutfağında tencere kaynamaz hale getirilmişlerin sofrasındaysanız iflas etmiş durumdayız. İflas etmiş durumdayız çünkü adil bölüşüm yok, adalet yok, emeğin karşılığı yok, üretime saygı yok, toprağa hürmet yok, yoksulu hakkını gözeten bir politika yok! Faiz lobilerini beslemekle ancak bu kadar oluyor!
TARIM
Beslemek demişken, iktidar Faiz lobilerini nasıl besleyeceğini çok iyi biliyor fakat olay vatandaşa geldiği zaman iş değişiyor. Mevcut tarım politikaları ile devam edecek olursak, zaten açlık sınırının altında yaşayan vatandaşlarımız artık gerçekten yiyecek bir şey bulamayacak. Çünkü Türkiye artık hem fakir hem üretmeyen bir ülke haline geldi. Grup toplantımızı yaptığımız bu saatlerde, Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım ve Orman Bakanlığının bütçesi görüşülüyor. Bu iktidar, 2006 yılında bir yasa çıkarmıştı. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın en az % 1’inin tarıma desteğe ayrılması kanunlaşmıştı. Bugün komisyon odalarında yapılan görüşmelerde tarıma destek, altını çizerek söylüyorum sadece % 0,22 olarak teklif edilecek. İtibardan olmayan tasarruf, tarımdan yapılıyor! Bunu kabullenemeyiz. Bugün Politika Kurullarımızın yaptığı çalışma ile 81 ilimizde, çiftçimizle bir araya geleceğiz ve basın açıklamaları gerçekleştireceğiz. Ben de buradan tüm milletimizi, bu basın açıklamalarına gitmeyi ve çiftçimizle ele ele verip, bu harami düzen dur demeye davet ediyorum.
AİLE HEKİMLERİ
Çatlayan sadece tarım-toprak değil, ekonomi değil, kurumlarımızın işleyişi de maalesef çatırdıyor. Ya da buna zorlanıyor! Dün aile hekimlerimizle beraberdik. Sağlık sistemimizin yapı taşlarından biri olan aile hekimliği son düzenleme ile ciddi zarar görüyor. Bu yeni düzenlemeyle birlikte aile hekimlerinin sözleşme güvencesi zayıflatılmış, fesih işlemleri Bakanlık bürokrasisinin inisiyatifine bırakılmış durumda. Aile hekimlerinin maaşlarının hasta memnuniyetine dayalı kesintiye uğraması, mesleğin bilimsel esaslarına aykırı ve sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürücü bir unsurdur. Sağlık Bakanlığı’nın aile hekimlerine adeta bir ‘müşteri memnuniyeti’ hedefi dayatması, hekimlerin bağımsız karar alma yetkisini sınırlandırmaktadır. Bu düzenleme akla, mantığa ve bilime tamamen aykırıdır. Düzen böyle sağlanmaz, devlet böyle yönetilmez. Sağlık sisteminde son zamanlarda yapılan vahim hataların sonuçlarını bugün yaşıyoruz. Şimdi bunlarla çok daha vahim bir sona doğru gidiyoruz.
UMUTSUZ TOPLUM GRUPLARI
Yine dün Kamu Çalışanları Platformuyla beraberdik. Kendileri ile görüşmelerimize devam ediyoruz. Onların da yönetimsel sorunlarını, kronik sıkıntılarını dinledik. Yine bugün aramızda Birlik Büro-Sen Genel Başkanımız Ramazan Dernek Bey var. Talepleri hem çok yerinde hem de çok açık. 657 Devlet Memurları Kanunu’nun 36. maddesinde bir düzenleme yapılarak adalet personelleri için adalet hizmetleri sınıfının oluşturulması var. Dosyayı inceledim. Bunlar ancak adalet teşkilatımızı güçlendirecek adımlarla olur. Bugün Anayasa’dan, enflasyon rakamlarından, aile hekimlerinden, taşeron işçilerden, adalet teşkilatındaki sorunlardan bahsediyoruz. İktidar hepsi için, sadece yapıyor-muş gibi yapıyor. Devleti değil algıyı yönetmeye talipler.
ALGI YÜZSÜZLÜKLERİ LİSTESİ
Madem öyle, algı yönetiliyor; biz de buradan, iktidarın açıkladığı ‘vergi yüzsüzleri’ listesi gibi ‘algı yüzsüzlükleri’ listesini açıklıyoruz:
1. İsrail politikalarındaki çifte standartlı tutum, kamuoyunu yanıltma yüzsüzlüğü.
2. Emeklilere kaynak yok denirken, 2025 yılı itibarıyla faiz lobilerine 1,95 trilyon lira ödeme yüzsüzlüğü.
3. Her yerde ‘Milli İradeyi’ övüp canı isteyince kayyum atama yüzsüzlüğü.
4. Gençler işsizlikle mücadele ederken, kamu kaynaklarının yalnızca belirli gruplara aktarılmasını sürdürme yüzsüzlüğü.
5. Köşeye sıkışınca ‘Anayasa Değişikliği’ gündemi açma yüzsüzlüğü
6. Eğitime bütçe yetersizliği bahane edilirken, lüks harcamalar için dev bütçeler ayırma yüzsüzlüğü.
7. Toplumsal uzlaşı çağrısı yaparken muhalif kesimlere baskıyı artırma yüzsüzlüğü.
İşte bu, liste Türkiye’nin felaketidir. Bunu değiştirmek de bizim boynumuzun borcudur.
YENİ NESİL SİYASETİN ÖNCÜSÜ MİSYONUYLA YENİDEN YOLA ÇIKMAYA HAZIRLANIYORUZ
Hafta sonu Genel Başkanımız Sayın Temel Karamollaoğlu başkanlığında yapılan Genel İdare Kurulu toplantımızda 9. Olağan Büyük Kongre kararını almış bulunmaktayız. Öncelikle kararın ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz. Türkiye siyasi tarihine bakıldığında; imarın, inşanın, kucaklaşmanın ve refahın tesisi her zaman Milli Görüşle olmuştur.
Bizler de, Milli Görüş hareketinin 2. elli yılında bunu yine başarmayı, geçmişin bilgeliği ile geleceğin dinamizmini birleştirmeyi, Türkiye’yi hak ettiği refaha, huzura ve toplumsal birliğe ulaştırmak istiyoruz. Amacımız; kutuplaşmanın ve ayrışmanın yerine toplumsal kucaklaşmayı, farklılıkların ahenkle bir araya geldiği, insanlarının gelecek kaygısı yaşamadığı, ‘Yaşanabilir Bir Türkiye’yi’ inşa etmektir. Amacımız, Yeni Bir Dünya için; Türkiye’yi, ‘Yeniden Büyük Türkiye’ yapmaktır. Saadet Partisi olarak, ‘Yeni Nesil Siyasetin Öncüsü’ olma misyonuyla yeniden yola çıkmaya hazırlanıyoruz.
YENİ NESİL SİYASET
Yeni nesil siyasetle, seçmeni değil, insanı önceleyeceğiz. Yeni nesil siyasetle, seçmeni istatistiksel veriden ibaret gören anlayışa artık yeter diyeceğiz! Yeni nesil siyasetle, oy avcılığına seçmen mühendisliğine geçit vermeyeceğiz! Yeni nesil siyaset, kutuplaşmayla değil kucaklaşmayla kazanacak! Yeni nesil siyaset insanımızı siyasi ihtirasların oyuncağı olmaktan kurtaracak! Yeni nesil siyaset odağına yalnızca aileyi, yakın çevreyi ve belirli iş insanlarını almayacak! Yeni nesil siyasetle yarın başıma bir iş gelir mi Türkiye’sinden kurtulacağız! Yeni nesil siyaset, istismar tüccarlığına değil, ahlak ve maneviyata odaklanacak! Yeni nesil siyaset, biz bu seçmeni nasılsa kandırır, oyunu alırız anlayışına karşı insanımızı uyanık tutacak! Yeni nesil siyaset, seçim döneminde çantada keklik görülen insanımızı esaretten kurtaracak!”