Antalya Milletvekilimiz Şerafettin Kılıç, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında, hayvancılığın bir milli güvenlik meselesi olduğunu belirtti.
Kılıç, "Son dört-beş ayda Filistin’e demir-çelik ihracatında olduğu gibi, tarım ve hayvancılık ürünü ihracatında da rekor artışlar var. Kendi resmi sitelerinizde bu rakamlar yer alıyor. İsrail’le ticareti önce inkar ettiniz, sonra durdurduk dediniz, şimdi de 'Filistin' adı altına gizleyerek sürdürüyorsunuz. Böyle bir iş birliğini nasıl olur da 'Filistin' adı altına gizlersiniz" tepkisini gösterdi.
Kılıç, "Gazze’de sadece bir yılda 50 binden fazla masumu katleden bir caniyi beslemek, vicdan, merhamet ve insanlığa yapılmış büyük bir ihanettir. Sizleri İsrail’le devam eden bu kirli ticareti sonlandırmak adına sorumluluk almaya davet ediyorum" dedi.
Kılıç, Bakan Yumaklı'nın, "Güçlü Türkiye’nin yolu güçlü tarımdan geçer. Kendi gıdanızı kendiniz temin edemiyorsanız, eğer bunu garanti altına alamıyorsanız, 'bağımsızız' demenizin hiçbir manası yoktur" açıklamasını hatırlatarak şunları söyledi;
Kılıç, "Doğrudur. Saadet Partisi olarak bizim için; Tarım ve Orman Bakanımızın bu görüşte olması son derece kıymetlidir ancak eylemlerle desteklendiği sürece…Globalleşen dünyada, hızlı tüketimin esas alınması ve kâr amacı güden anlayışıyla birlikte, sağlıklı gıdanın ikinci plana atıldığını birçok örnekle anlatabiliriz. İnsan sağlığını tehdit eden GDO’lu ürünler ve fabrikasyon üretimlerle mücadele etmek; bütün insanlık adına üstleneceğimiz en önemli sorumluluklardan birisidir" diye konuştu.
"Hayvancılık bir milli güvenlik meselesidir"
Kılıç, Tarım ve hayvancılığı güçlendirerek sağlıklı gıda üretimini sağlamanın, insanlık adına yapılacak en hayati görevlerden biri olduğunu vurgulayarak, "Gıda, insanın ruh haline kadar sirayet eder. Bir insanın nasıl davrandığı, ne yiyip ne içtiğiyle doğrudan ilintili bir meseledir. Tarım ve hayvancılık aynı zamanda bir milli güvenlik meselesidir" dedi. "Yerli üretim bitiyor" diyen Kılıç, şunları kaydetti:
"Üreticilerimiz feryat ediyor, gidebiliyorsanız gidin, tarlada, bağda, bahçede üreticiyi dinleyin. Çoğu, bir dahaki sene tarlasını ekmeyi düşünmediğini söyleyecektir. Çünkü girdi maliyetlerini karşılayamıyor ve zarar ediyor. Çiftçi Kayıt Sistemi'nde yer alan çiftçilerimizin yaş ortalaması 57 olmuş. Mevcut durumda bir getirisi yok ki, Tarım ve hayvancılık bir sonraki nesle aktarılmıyor. Kalan üreticilerimiz de çaresizlikten zararı göze alarak, bu ülkeye ve millete karşı sorumluluk bilinciyle üretime devam edenlerdir. Tatbik ettiğiniz tarım ve hayvancılık politikası; üreticiyi küstürmüş, üretimi bitip tükenme noktasına getirmiş vaziyettedir. Buğdayın kilo fiyatı 9 lira 25 kuruş olacak diyorsunuz; yani geçen seneye oranla yüzde 12 artacak diyorsunuz, oysa üretim maliyetleri yüzde 100’den fazla artmıştır.
"Çiftçi ile güreşmeyi, çiftçiyle inatlaşmayı hiç kimse kendisine vazife edinmesin"
Buna tepki gösteren çiftçiye, 'e sen bilirsin ben de ithal ederim' diyeceksin ve buğday ithalatında gümrük vergisini sıfırlayacaksın. Sonra ne olacak; çiftçi üretmekten vazgeçecek, ithalatla ihtiyaç sağlanacak, sonra döviz kuru biraz yükseldi mi un ve buğday fiyatları fırlayacak. Bunun sonucunda da; tarım ülkesi olduğumuz halde, gıda enflasyonunun en yüksek olduğu ülkelerin başında geliyoruz. Buğday üzerinden tatbik ettiğiniz tarım politikanızı bu şekilde özetleyebiliriz. Peki, ya hayvancılık? Ne yazık ki hayvancılıkta da durum farklı değildir. Ulusal Süt Konseyi süt fiyatı belirliyor, fakat artan girdi maliyetleri hiç hesaba katılmıyor. Bu defa süt inekleri kesime gidiyor, hayvan varlığı azalıyor. Brezilya’dan, Uruguay’dan, Arjantin’den et ve canlı hayvan ithal ediliyor.
Yine dövizdeki en ufak bir artış, et fiyatlarını yukarı doğru fırlatıyor. Bunun sonucunda; hayvancılık ülkesi olmamıza rağmen dünyada et fiyatlarının en yüksek olduğu ülkelerin başında geliyoruz. Ülke sathında üretimi arttırmanız gerekirken, üretici 'ithalat sopasıyla' adeta terbiye edilmeye çalışılıyor. Üreticiye sopa göstermeye hakkınız yok, vazifeniz; çiftçiyi korumak ve dolayısıyla üretimi koruyup geliştirmektir. Çiftçi ile güreşmeyi, çiftçiyle inatlaşmayı hiç kimse kendisine vazife edinmesin."
"Doğanın kanununa aykırı olan bu ihracat artışını izah edin"
Şerafettin Kılıç, iktidarın Filistin adı altında İsrail ile ticarete devam ettiğini belirterek, şu eleştirileri yöneltti:
"Son dört-beş ayda Filistin’e demir-çelik ihracatında olduğu gibi, tarım ve hayvancılık ürünü ihracatında da rekor artışlar var. Kendi resmi sitelerinizde bu rakamlar yer alıyor. İsrail’le ticareti önce inkar ettiniz, sonra durdurduk dediniz, şimdi de 'Filistin' adı altına gizleyerek sürdürüyorsunuz. Böyle bir iş birliğini nasıl olur da 'Filistin' adı altına gizlersiniz. Son dört ayda geçen yıla kıyasla; Filistin’e deri ve mamulleri ihracatı 6 bin dolardan 4 milyon dolara, kuru meyve ve mamulleri 123 bin dolardan 6 milyon dolara, meyve sebze mamulleri 583 bin dolardan 21 milyon dolara, su ürünleri ve hayvansal mamuller 172 bin dolardan 10 milyon dolara, zeytin ve zeytinyağı ihracatı ise sıfırdan 2 milyon 610 bin dolara yükselmiş.
Doğanın kanununa aykırı olan bu ihracat artışını lütfen izah ediniz. Sadece bir yıl içerisinde böyle bir ihracat artışının ticaret tarihinde ikinci bir örneği yoktur. Bu malların 'Filistin' adı altında İsrail’e satıldığı ortada. Bizim ürünlerimizi alacak pazar yok mu? Biz sadece İsrail’e mi ürün satabiliyoruz? Sizin vazifeniz aynı zamanda üreticimize Pazar oluşturmak değil mi? Sizlere bir kez daha hatırlatmak mecburiyetindeyiz; Gazze’de sadece bir yılda 50 binden fazla masumu katleden bir caniyi beslemek, vicdan, merhamet ve insanlığa yapılmış büyük bir ihanettir. Sizleri İsrail’le devam eden bu kirli ticareti sonlandırmak adına sorumluluk almaya davet ediyorum."