Antalya Milletvekilimiz Şerafettin Kılıç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Filistin’in bütün dünyanın gözü önünde büyük bir zulme maruz bırakıldığını belirten Kılıç, şunları söyledi:
“İsrail, kuruluşu, misyonu ve icraatları ile hiçbir zaman vicdanlarda meşruiyet kazanamayacak azılı bir işgalcidir. 75 yılı aşkın bir süredir Filistin topraklarını işgal eden İsrail, katliam ve zulümlerinde sınır tanımamıştır. İsrail, destekçilerinden aldığı cesaret ile pervasızca ve başına buyruk bir şekilde insanlık onurunu ayaklar altına almaya devam etmektedir. Günümüze kadar terörist İsrail; insanlığın gözü önünde işlediği bütün suçlar, katliamlar, hak ihlalleri, yayılmacı işgal politikaları uluslararası güçler tarafından kınanmaktan öteye geçmemiştir. Birleşmiş Milletler’in aldığı 181 ve 194 nolu kararlara rağmen işgalci İsrail’e karşı herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Hiçbir inancı, hiçbir değeri, hiçbir insani özelliği taşımayan, adeta kan ve gözyaşından beslenen bu terör örgütü, uluslararası yaptırım gücü olan oluşumların sessizliğinden daha da cesaret almaktadır.
İsrail Bütün İnsanlık İçin Tehdittir!
Bugün gelinen noktada, artık bırakın yaptırımları, apaçık bir işgal ve zulüm neredeyse meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu terör şebekesi, aldığı bu cesaret ile Gazze’de bir açık hava hapishanesi oluşturmuş ve orada yaşayan milyonları ölüme mahkûm etmiştir. Gazze’nin elektrik ve su gibi en temel insani ihtiyaçlarını kesen İsrail, açık bir şekilde savaş suçu işlemektedir. İsrail, sadece Filistinliler için değil, bütün insanlık için tehdittir. Coğrafyamızı tarumar edecek olan, ‘Arz-ı Mev’ud’ hedefi doğrultusunda yakıp yıkmaktan, çocuk, kadın, yaşlı genç demeden masum insanları katletmekten geri durmamaktadır. Müslüman coğrafyalarda işgaller ve katliamlar sürerken İslam ülkelerinin bu işgallere ve katliamlara karşı sessiz oluşu ve ortak bir duruş sergilemekten yoksun oluşlarını üzülerek takip etmekteyiz. Bu sessizlik ve parçalanmışlıktan cesaret alan İsrail ve en büyük destekçisi ABD; Suriye’nin (Golan Tepeleri), Mısır’ın (Sina Yarımadası) gibi yerleri işgaline devam etmekte ve bu toprakların kendi sınırları içerisinde tanınmasını uluslararası kamuoyuna dayatmaktadır. Filistin halkı, bütün bu zulümleri yaşarken İslam ülkelerinin yöneticileri İsrail’le normalleşme sırasına girmektedir.
Teröristle Normalleşme Olmaz!
Saadet Partisi olarak; bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir. Buradan açık çağrımızı yineliyoruz: ‘Dün dündür, bugün bugündür’ diyerek kendinizi kandırabilirsiniz ancak bu milleti kandıramazsınız. Bakınız idarecilere buradan tekrar sesleniyorum; teröristle normalleşme olmaz. Filistin topraklarını işgal etmeyi, Filistinli Müslümanları katletmeyi bir rutin haline getirmiş bir teröristi resmi olarak tanımak ve ona alan açmak, apaçık bir ihanettir. Tarih, azılı teröristleri turkuaz halılarla, atlı süvarilerle nasıl karşıladığınızı ve mazlum Filistin halkına nasıl ihanet ettiğinizi kayıt altına alıyor. Bu anlayışın vicdanlarda da inancımızda da yeri yoktur. Çünkü Kudüs inananların özgürlüğünün nişanesidir. Mescid-i Aksa bizim inancımızdır, ilk kıblemizdir. Filistin meselesi; Müslüman, Yahudi veya Hristiyan meselesi değil, bir insanlık, bir vicdan meselesidir. Ayaklar altına alınan insanlık onurunun yüceltilmesi meselesidir. İsrail insanlığın başını yiyen bir çıbanbaşı niteliğindedir. Pazar günü saat 14’te İstanbul Maltepe Meydanında gerçekleştireceğimiz ‘Özgür Filistin Mitingi’ne bütün vatandaşlarımızı davet ediyorum.”
Dışa Bağımlı Hale Getirildik!
Uygulanan tarım politikalarının yanlışlığına değinen Kılıç, şöyle devam etti:
“Tarımda ve hayvancılıkta çiftçi ve üreticilerimizin gayretleriyle dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriyken, temel gıdaların birçoğunda dışarıya bağımlı hale getirildik. Yanlış tarım politikaları artan maliyetlerle birleşince, üreticimiz maalesef tarladan uzaklaştırıldı, üretimi durdurmak zorunda bırakıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi bir ürün için alım fiyatı açıklarken, o dönem içerisinde girdi maliyetlerini hesaplamak zorundadır. Açıklanan ürün fiyatı, en az girdi maliyetlerindeki artış oranı kadar arttırılmaz ise o zaman çiftçi kesinlikle zarar edecek demektir.
Şeker Pancarı Stratejik Bir Öneme Sahip
Şeker Fabrikaları satıldıktan sonra geçtiğimiz yıl, ne yazık ki ilk defa şeker ithal etmeye başlamıştık. O dönemde bu fabrikaların satılmasına şiddetle karşı çıkmıştık ve insanımıza organik şeker yerine nişasta bazlı şurubun dayatılmasını reddetmiştik. Zira biliyoruz ki; şeker üretimi durdurulursa buna bağlı olarak hayvancılık ve birçok sektör olumsuz etkilenecekti ve öyle de oldu. Dünyada stratejik öneme sahip olan şeker pancarı üretimi, Türkiye’de tarıma dayalı sanayi üretiminde ve hayvancılıkta önemli bir rol oynamaktadır. Şeker pancarı, önemli bir besin kaynağı olan şeker başta olmak üzere melas, alkol, maya, biyoetanol gibi birçok ürünün ham maddesini oluşturmaktadır. Dünyada 55 ülkede şeker pancarı üretilmekte olup Türkiye % 6,2'lik pay ile Rusya, Fransa, Almanya ve ABD’nin ardından 5’inci sırada yer almaktadır. Türkiye’de çiftçilere modern tarımın öğretilmesinde, yan ürünleriyle hayvancılığın gelişmesinde önemli rol oynayan şeker pancarı tarımı, şeker fabrikasının esas ham maddesini üretmektedir. 4634 numaralı Şeker Kanunu’nun 1’inci maddesi; ‘Bu Kanunun amacı, yurt içi talebin yurt içi üretimle karşılanmasına ve gerektiğinde ihracata yönelik olarak Türkiye’de şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemektir’ ifadelerini taşımaktadır. Mezkûr Kanunun 5’inci maddesi ise ‘Şeker pancarı fiyatları her yıl, şeker fabrikası işleten gerçek ve tüzel kişiler ile üreticiler ve/veya temsilcileri arasında varılan mutabakata göre belirlenir. Buna ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir’ şeklinde belirtilmektedir.
Şeker Pancarı Alım Fiyatı Hayal Kırıklığı Olmuştur!
Şeker pancarına dair mevzuat; bir mutabakattan bahsederken alım fiyatı belirlenirken bu usullere riayet edilmemiştir. Son 6 ayda sadece mazot bile % 90 oranında zamlanmıştır. Su, elektrik ve gübredeki maliyet keza benzer şekilde artmıştır. Bu gerçekler ortadayken; Şeker pancarında geçen sene prim dahil 1450 lira olan ton başına alım fiyatı 1855 lira olarak belirlenmiştir. Tarım ve Orman Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı’nın 2023 yılı için ton başına açıkladığı 1855 lira, pancar üreticisini enflasyona ezdirmek anlamına gelmektedir. Son günlerde yaşadığımız enflasyon ve hayat pahalılığını da göz önünde bulundurduğumuzda bu alım fiyatı; şeker pancarı üreticileri tarafından hayal kırıklığı ile karşılanmıştır. Üreticinin alım fiyatları noktasındaki beklentisi asgari 2500 TL’dir. Belirlenen alım fiyatı mutlaka revize edilmelidir.
İktidar Emeklilere Sadaka Dağıtma Yolunu Seçti!
Saadet-Gelecek Grubu olarak milletimizin problemlerini gündeme getiriyor ve çözüm önerilerimizi gerek mecliste, gerekse de yaptığımız ziyaretlerde ifade ediyoruz. Geçtiğimiz hafta emeklilerimizin mağduriyetlerini gündeme getirmiştik. Emeklilerimizi artık oyalamayın ve emekli maaşlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde iyileştirin diye ifade etmiştik. Biz, emekli maaşlarında kalıcı bir iyileştirme beklerken; herhangi bir işte çalışmayan emeklilere tek seferliğine 5 bin TL verileceği açıklandı. Kalıcı çözüm getirmek yerine iktidar, emeklilere sadaka dağıtma yolunu seçti. Bir de utanmadan bu sadakayı bazı şartlara bağladılar; neymiş efendim çalışmayan emeklilere verilecekmiş! Emeklilerimizin geçinebilmek için çalışmaktan başka seçeneği mi var? Ancak, bütün emeklilerimiz adına şunu ifade etmeliyiz ki; emeklilerimiz dilenci değildir! Bu iktidar; vatandaşlarımızın problemlerine karşı o kadar duyarsız hale gelmiş ki her taraftan duyulan açık bir feryadı da duymuyor. Emeklilerimiz feryat ediyor ve bırakınız ay sonunu getirebilmeyi hafta sonunu bile getirememektedirler. Yoksulluk sınırı 43 bin 443 TL seviyesine yükselmiş durumdadır. Emekli aylığı 7 bin 500 TL, asgari ücret 11 bin 402 TL. Sosyal devlet olmanın gereği olarak; devlet, bütün vatandaşların insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamasını temin etmekle mükelleftir. İktidar ise bu kapsamda çalışmalar yapar, vatandaşın refah seviyesini yükseltir. Aksi halde iktidar üzerine düşen vazifeyi yapmış sayılamaz. Bugün vatandaşlarımız açlık sınırının bile altında bir ücret karşılığında yaşamaya mahkûm edilmiş ise bu iktidarın beceriksiz olduğunun en açık göstergesidir. Biz Milli Görüş Hareketi ve Saadet Partisi olarak; vatandaşlarımızın insan onuruna yaraşır bir ücret karşılığında çalışmasını temin eden, gelir dağılımında adaletin tesis edildiği bir Türkiye için çalışıyoruz. Yoksulluk kader değildir. Yoksulluk; israfın, yolsuzluğun ve yanlış politikaların bir sonucudur.”