Antalya Milletvekilimiz Şerafettin Kılıç, Saadet-Gelecek Grubu adına Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bütçesi üzerine söz aldı.
Konuşmasına Kocaeli Milletvekilimiz Hasan Bitmez’i anarak başlayan Kılıç, şunları söyledi;
“Bundan tam bir yıl önce bugün bu kürsüde hakikati haykırırken geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybeden Kocaeli Milletvekilimiz kıymetli kardeşim Hasan Bitmez'i vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyorum. Mekânı cennet, makamı ali olsun. Merhum Hasan Bitmez'in bu kürsüde ifade ettikleri hakikatten başkası değildi. Nitekim, vefatının ardından geçen son bir yılda olup bitenler onun haklılığını ortaya koymuştur. Hakikatler er ya da geç ortaya çıkmaktadır. O sebeple tavsiyem, burada ifade edilenleri peşin hükümlerle reddetmek yerine bunların üzerine düşünmeniz ve muhakeme yapmanızdır. Biliyorum, çoğu gerçeği reddetmek ya da ondan kaçmak istiyorsunuz çünkü elleriniz, kollarınız bağlı, başka yol bulamıyorsunuz ancak şair der ki: "Kaçsan da metrelerce, kilometrelerce kendinden/bir arpa boyu uzaklaşamazsın benliğinden/Hep bir iz kalır geçmişinden bugüne gelen." Merhum Hasan Bitmez kardeşimizin hepimize tuttuğu aynadan kaçmayınız.
ÜRETİM YOKSA YOKLUK VE SEFALET VARDIR
Bugün bütün olumsuz koşullara rağmen üretmekten vazgeçmeyen, zararı göze alarak toprağını eken bütün üreticilerimiz adına söz aldım. Sadece üreticilerimiz adına değil, hayatta kalmaya çalışan milyonlarca tüketicimiz adına da söz almış bulunuyorum. Biliyoruz ki üretim, milletimizin alım gücünü doğrudan etkiler. Üretim varsa bolluk ve bereket, üretim yoksa yokluk ve sefalet vardır. Ülkemizin en stratejik alanlarından biri olan tarım ve hayvancılık ölüm döşeğinde, ne yazık ki ölümü gerçekleşmek üzeredir. Acil müdahale gerektiren temel bir değişimin beklendiği bu alanda yetkililerin büyük bir gaflet hâlini yaşadığını üzülerek görüyoruz.
PAHALILIĞIN ANA SEBEBİ TARIM VE HAYVANCILIĞIN MEVCUT DURUMUDUR!
Hayat pahalı, çarşı pazar cep yakıyor, insanımız feryat ediyor. Temel gıdalar, et ve süt ürünleri, meyve ve sebzelerdeki pahalılığın ana sebebi, tarım ve hayvancılığın mevcut durumudur. İnanın ki üzülüyoruz; verimli toprakları olan, sulama imkânları bakımından iyi durumda olan, çalışkan ve fedakâr üreticileri her an üretmeye hazır Türkiye'mizde gıdanın bu denli pahalı oluşuna üzülüyoruz. İnanın ki canımız yanıyor; bolluk ve bereket ülkesi olması gereken Türkiye'mizin açlık sınırının altında yaşamını sürdüren 20 milyonu aşkın insanımız için yokluk ve sefalet ülkesi hâline getirilmiş olması canımızı yakıyor.
Gıda enflasyonumuz TÜİK tarafından kasım ayı itibarıyla yıllık yüzde 48,57 olarak açıklanmıştır fakat savaşta ve bir bölümü işgal altında olan Ukrayna'daki gıda enflasyonu aynı anda yıllık yüzde 11 olarak açıklandı. Ne yazık ki gıdadaki pahalılık noktasında Ukrayna'dan bile çok daha kötü durumdayız. Hepimiz şu gerçeği sorgulamalıyız: Biz nasıl yönetiliyoruz ki milletimiz pahalılık konusunda savaş hâlinde olan Ukrayna'dan bile daha ağır koşullarla karşı karşıya bırakılmaktadır?
TARIM VE HAYVANCILIK İÇİN BELİRLENEN BÜTÇE RAKAMLARI ACI TABLOYU AÇIKLIYOR
Planlı üretmenin, üreticiyi koruyup desteklemenin son derece önem kazandığı bir dönemde Tarım ve Orman Bakanlığımızın bütçesini konuşuyoruz. Tarım ve hayvancılık için belirlenen bütçe rakamları, içinde bulunduğumuz acı tabloyu açıklar vaziyettedir.
Bütçeden Tarım ve Orman Bakanlığının tamamına ayrılan miktar 438 milyar Türk Lirası. Bu bütçe içerisinde personel giderleri var, cari transferler var, borçlar ve destekler var. İşte, bakın, şu tabloda görüldüğü gibi kıymetli milletvekilleri, 2016-2025 yılı arasını ihtiva eden bu tabloda gördüğümüz hadise nedir? Verilmesi gereken destek miktarı 1 trilyon 737 milyar 594 milyon iken verilen destek miktarı 431 milyar 319 milyon yani "Verilmemiş 1 trilyon 306 milyar 275 milyon nerede?" diye sormak tabii ki çiftçilerimizin hakları olsa gerektir diye ifade etmek istiyorum. O tarihten bu yana hiçbir zaman çiftçilerimize direkt olarak ödediğiniz destekler millî gelirin yüzde 1'i oranına yaklaşmamıştır bile. Hatta bu oran yıldan yıla azalarak binde 2'ye kadar gerilemiştir. Kaynak yoktur diyemezsiniz çünkü faize ayırdığınız miktarı yıldan yıla artırmışsınız. Şimdi getirdiğiniz bütçede faize 1 trilyon 950 milyar lira ayrılmışken çiftçiye ise sadece 135 milyar lira ayırmışsınız. Çiftçi destekleri oransal olarak azalmışken faize ayırdığınız oran ise artmıştır. İşte, şu tablo da bu gerçeği çok net bir şekilde göstermektedir değerli milletvekilleri. Tarımsal yatırım ödeneğini, faizli banka kredilerini de desteklerin içinde sayıyorsunuz ancak bunların direkt destek olmadığını sizler de çok iyi biliyorsunuz. Çiftçilerimiz hâlihazırda boğazına kadar borca batmış vaziyettedir, borcu borçla kapatarak üretim yapmaya çalışmaktadır, kamu ve özel bankalara borçları toplamda 800 milyar lirayı geçmiş vaziyettedir. Çiftçilerimizin çoğu BAĞ-KUR primlerini ödeyemiyor, bu sebeple geleceğe dair endişeleri vardır. Elden ayaktan düşecek olurlarsa bir güvenceleri olsun istiyorlar, siz bu güvenceyi onlara sağlamakla mükellefsiniz.
Bakınız, çiftçilerimize direkt destek olarak ödemeniz gereken, ödemediğiniz miktar 480 milyar liradır 2025 yılı için. Bu miktarla Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olan 2,3 milyon çiftçimizin tamamının üç yıllık BAĞ-KUR primini ödeyebilirsiniz. Yani istenildiği takdirde çiftçi korunabilir, üretim sürdürülebilir hâle getirilebilir ancak ne yazık ki bu yapılmıyor.
ÇİFTÇİLERİN 57 OLAN YAŞ ORTALAMASI BÜYÜK BİR TEHLİKEDİR
Sonuç olarak, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı çiftçilerimizin yaş ortalaması 57 olmuş, bu büyük bir tehlikenin işaretidir. Köylerimiz boşalıyor, çiftçi sayımız azalıyor, üretim bir sonraki nesle aktarılmıyor. Bu durumun ülkemiz açısından aynı zamanda bir millî güvenlik meselesi olduğunu görmenizi ve gerekli önlemleri almanızı bekliyoruz.
Artan maliyetler hesaba katılmadan tahıl ürününün alım fiyatı belirleniyor. Ertesi gün, bir de bakıyorsunuz, ithalatında gümrük vergisi sıfırlanmış, bu defa çiftçi malını ucuza elden çıkarmak zorunda kalıyor. Süt fiyatı belirleniyor ancak maliyetlerin çok altında bir fiyat belirleniyor. Bu defa, damızlık inekler kesime gidiyor ve hayvan varlığımız azalıyor. Sayın Bakan "Kırmızı ette dışarıya bağımlılığı bitirmeyi hedefliyoruz." diyorsunuz ancak yapılan işler dışarıya bağımlılığımızı giderek artırıyor; söylemler başka, eylemler bambaşkadır. İthalatla et fiyatlarını düşürmeye çalışıyorsunuz ancak fiyatlar bir türlü düşmüyor çünkü bu iş pansuman tedbirlerle olmaz. Nitekim, sadece bir yılda 1 milyar 45 milyon dolar tutarında canlı hayvan ve et ithalatı yapılmış fakat sonuç olarak hayvan varlığımız azalırken et fiyatları artmaya devam etmiştir.
ORMANLARIMIZ KORUNAMIYOR
Ormanlarımızın hâli hepimizi derinden üzmektedir. Ormanlarımız korunamıyor, millî servetimiz ya ranta ya da ihmaller sonucu yangınlara kurban ediliyor. "Kesilen veya yanan ormanlık alanların yeniden ağaçlandırıyoruz." diyorsunuz, bu yapılmıyor demiyoruz ancak ormanlık arazi ile ağaçlandırılmış alan ayrımını yapmaz isek burada kamuoyu yanılgıya düşürülür. Ağaçlandırılmış alanlardaki fidan veya tohumların çoğu ağaca dönüşmeden kuruyup yok olmaktadır; bunu siz de gayet iyi biliyorsunuz. Toprağa dikilen küçücük bir fidanın ağaç oluşuna tanıklık edip etmediğinizi merak ediyorum. Eğer buna şahit olsaydınız şüphesiz ki bu konuda çok daha hassas davranırdınız.
Bakınız, sadece bu yıl içerisinde Cumhurbaşkanı kararıyla yaklaşık 1.500 hektar ormanlık arazi ormanlık alan dışına çıkartılmıştır yani bu alanlar ya imara açılmış ya da daha önce buralarda yapılan imar işlerine meşruiyet verilmiştir. Bizim sözümüz sadece bu Meclis çatısı altındakiler için değil saraydakiler içindir de aynı zamanda. Saraydan Meclise inen ve bir virgülü dahi değişmeyecek olan bu bütçeyi kabul etmiyoruz, bu ucube yöntemi ve milletimizin lehine olmayan bu taksimatı kabul etmiyoruz.”